Kategori: Blog
-
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?
Antalya Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir? – Belirtileri ve Tedavi Süreci
Obsesif Kompulsif Bozukluk, kontrol edilemeyen ve tekrarlayan takıntılı düşünceler (obsesyon) ve yineleyen zorlantılı davranışlar (kompulsiyon) ile karakterize olan ruhsal bir bozukluktur.
Antalya Obsesif Kompulsif Bozukluk
OKB’den muzdarip olan kişiler çoğunlukla günlük işlerine vakit ayıramamaya başlarlar. Bunun en büyük sebebi başlarda bu düşünce ve davranışların baş edilebilir düzeyde olmasıdır. Zaman içerisinde müdahale edilmediğinde, obsesyon ve kompulsiyonlar artarak ve şiddetlenerek devam eder.
Kişilerde günlük işleri erteleme ve sorumlulukları yerine getirememe hali ortaya çıkar. Sizde OKB ile mücadele etmekte güçlük çekiyorsanız, bizimle iletişime geçip terapi sürecinizi planlayabilirsiniz.
Antalya Obsesyon Nedir?
Kişilerin zihninde uzaklaştıramadıkları, takıntı haline gelen sürekliliği olan düşünce ve düşünce kalıplarıdır. Bu tarz düşünceler kişilerin istekleri dışında gelir ve her ne kadar kişiler bu düşünceleri mantık dışı olarak değerlendirseler de, düşüncelere direnmekte güçlük çekerler. Obsesyonlar kişilerde yoğun huzursuzluğa ve sıkıntıya yol açar.
Antalya Kompulsiyon Nedir?
Obsesyonların yarattığı yoğun huzursuzluğu ve sıkıntıyı engellemek amacıyla sergilenen yineleyeci ve zorlantılı davranışlara kompulsiyon denmektedir. Kişiler, kompulsiyonları yapmak için dayanamadıkları bir istek duyarlar. Bu davranışların zaman içerisinde ritüellere dönüşme ihtimali oldukça yüksektir. Kişiler kimi zaman bu ritüelleri gerçekleştirmek adına günün büyük bir kısmını ayırabilirler.
En Yaygın Görülen Obsesyon ve Kompulsiyonlar
En Yaygın Obsesyonlar
- Simetri ve düzen obsesyonları
- Sosyal olarak reddedilmeye yönelik obsesif düşünceler
- Başkasına – kendisine yönelik zarar vermekten korkmayı içeren obsesif düşünceler
- Hastalık kapmaya yönelik obsesif düşünceler
- Artmış temizlik – hijyene obsesif yönelik düşünceler
- Bulaşma obsesyonları (kir, hastalık, vücut sıvıları vb)
- Cinsel obsesyonlar
- Dini obsesyonlar
En Yaygın Kompulsiyonlar
- Fiziksel temasta bulunmama (el sıkışmama, kapılara dokunmama vb)
- Tekrarlı biçimde hijyen davranışları sergileme (tekrar tekrar el yıkama, yüz yıkama, duşa girme vb)
- Yapılan davranışları belirli bir sırada ve sayıda yapma (kurala dayalı)
- Belirli cümleleri kurala dayalı tekrarlama
- Davranışları sayarak yapma (4 defa elimi yıkadım vb)
- Yüksek sesle yapılan davranışları tekrar tekrar söyleme
- Nesneleri artmış ve tekrarlı bir şekilde kontrol etme (kapı kilidi, ütü, priz vb)
Obsesif Kompulsif Bozuklukta Terapi Süreci
Yapılan araştırmalara göre, OKB tedavisinde davranışçı terapi yöntemlerinin etkili olduğu bulunmuştur. Danışana özgü oluşturulmuş formülasyon ile kademeli olarak danışanın obsesyon ve kompulsiyonlarına doğru teknikler ile müdahale edilir. Terapi süreci ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve ön görüşme için bize ulaşabilirsiniz.
Antalya Obsesif Kompulsif Bozukluk Sıkça Sorulan Sorular
OKB neden olur?OKB’nin oluşumunun kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bilimsel bulgulara göre, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir.
OKB ile nasıl başa çıkılır?Yapılan araştırmalara göre, profesyonel yardım almak OKB ile başa çıkmada faydalı olabilir.
OKB’nin günlük yaşama etkileri nelerdir?OKB, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilmektedir. Çözümlenmediği takdirde iş, okul ve sosyal ilişkilerde zorlantılara yol açabilir.
-
Psikolojik Kalp Çarpıntısı Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Psikolojik Kalp Çarpıntısı Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Terapi Süreci
Kalp çarpıntısı, kalp atımlarının hızlanması, olması gerekenden hızlı atması veya düzensiz bir şekilde atmasıdır. Kalp çarpıntıları kimi zaman fizyolojik sebeplerden kaynaklanırken kimi zaman psikolojik etkenlerden kaynaklanabilir. En genel tanımıyla psikolojik kalp çarpıntısı kişinin içinde bulunduğu duygu yoğunluğuna verdiği fizyolojik bir tepkidir. Psikolojik kalp çarpıntısına yol açan durumlar arasında:
- Artmış stres
- Travmatik deneyimler
- Ani gelişen olumsuz deneyimler
- Yoğun kaygı
- Panik ve korku yer alır.
Psikolojik Kalp Çarpıntısı Belirtileri Nelerdir?
Psikolojik kalp çarpıntısı çoğunlukla yaşanılan ve baş etmekte zorluk çekilen duygusal yoğunluğun fizyolojik bir yansımasıdır. Ortaya çıkma sebebi kişiden kişiye göre değişkenlik gösterdiğinden yaşanılan belirtilerde kişiden kişiye göre değişmektedir. Belirtiler:
- Kalp atışlarının ani şekilde hızlanması ve düzensiz atması
- Göğüste oluşan sıkışma ve ağrı
- Nefes almakta güçlük çekme – tam derin nefes alamadığını düşünme
- Baş dönmesi
- Vücut sıcaklığında artış
- Mide bulantısı
- Vücut bölgelerinde hissizleşme veya karıncalanma
Psikolojik Kalp Çarpıntısını Neler Tetikler?
Kaygı ve stres, algılanan tehlikelere ve olumsuz durumlara karşı bedenimizin verdiği otomatik reaksiyonlardır. Beynimiz tehlike algıladığında, adrenalin salınımı arttırır, kaslara kan akışı arttırır, solunum hızımız artar ve algılanan tehlikeyle baş edebilmemiz için bize sinyaller gönderir. Vücutta olan bu değişimlerle birlikte kalp atış hızımız otomatik olarak hızlanır.
Fizyolojik Kalp Çarpıntısı ile Psikolojik Kalp Çarpıntısı Arasındaki Farklar Nelerdir?
Fizyolojik kalp çarpıntısı, kalp problemlerinin sonucu olarak ortaya çıkar. Kalp düzenli bir şekilde kan pompalayamaz, kalp krizi, inme veya kalp durması gibi hayati sonuçlar ortaya çıkabilir. Yaşanılan deneyim bakımından fizyolojik kalp çarpıntısı ile psikolojik kalp çarpıntısını birbirinden ayırt etmek çoğu zaman mümkün değildir çünkü belirtiler benzer ve neredeyse aynı şiddette deneyimlenir. Ancak ayırt etmeye yardımcı olacak bazı belirti farklılıkları da mevcuttur. Bunlar:
- Fizyolojik kalp çarpıntısı herhangi bir zamanda ortaya çıkabilecekken, psikolojik kalp çarpıntısı tetikleyiciler meydana geldiğinde yaşanma durumu çok daha yüksektir. Bu tetikleyiciler genellikle korku, stres ve kaygıyla karakterizedir.
- Fizyolojik kalp çarpıntısı, psikolojik kalp çarpıntılarının aksine çok daha uzun ve ağrılı geçer. Kişinin odağını değiştirmesi veya başka bir uyarana yönelmesiyle ortadan kalkmaz.
- Psikolojik kalp çarpıntıları gevşeme egzersizleri ve nefes egzersizleriyle geçerken, fizyolojik kalp çarpıntılarında geçmesi mümkün değildir.
Psikolojik kalp çarpıntısının tedavisi, temelde stres ve kaygı gibi duygusal nedenleri ele alarak çoğu durumda semptomları kontrol altına almaya yardımcı olabilir. Ancak eğer semptomlarınız endişe verici veya rahatsız edici ise doktorunuzla konuşmanız önerilir.
Psikolojik Kalp Çarpıntısı Ne Kadar Sürer?
Psikolojik kalp çarpıntısı kişiden kişiye göre farklı şekilde devam edebilir. Örneğin kimi kişilerde birkaç dakika sürerken, kimi kişilerde bu süre uzayabilir. Aynı zamanda, kalp çarpıntısına yol açan tetikleyiciler oldukça önemlidir. Tetikleyici durumlar ortadan kalkmadığı veya müdahale edilmediği müddetçe psikolojik kalp çarpıntıları sürme eğiliminde olacaktır.
Psikolojik Kalp Çarpıntısında Terapi Süreci
Psikolojik kalp çarpıntısının tedavisinde, tetikleyici nedenleri ele alarak çoğu durumda belirtiler kontrol altına alınır. Bilişsel Davranışçı Terapi ile tetikleyicileri ortaya çıkaran duygu ve düşünceler ele alınırken sürdüren davranışlar analiz edilir. Kişiye özgü hazırlanmış formülasyon ve bilimsel destek almış tekniklerin kullanımı ile yaşanılan semptomlar ortadan kaldırılır. Aynı zamanda kişiye baş etme stratejileri ve farkındalık kazandırılır. Tetikleyicilere müdahale etmenin yanı sıra kişinin gündelik hayatında da değişimlere gitmek iyileşme sürecini hızlandırır. Bu değişimler: yeme rutinleri, uyku hijyeni, günlük alınan kafein, kalp atış hızını düzensizleştirecek ürünler için uygulanabilir.
Psikolojik kalp çarpıntısı ile tek başınıza mücadele etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme ve terapi planı oluşturabilirsiniz.
Antalya Psikolojik Kalp Çarpıntısı Sıkça Sorulan Sorular
Anksiyete kalp çarpıntısına neden olur mu?Evet, anksiyete ve stres, kalp atış hızını artırarak çarpıntıya yol açabilir.
Psikolojik kalp çarpıntısı ile panik atak arasındaki fark nedir?Panik atak esnasında, ani ve yoğun şiddette çarpıntı deneyimlenir. Psikolojik kalp çarpıntısı daha hafif ve uzun süreli olabilir.
Psikolojik kalp çarpıntısı ne kadar sürer?Deneyimlenen duyguların şiddetine bağlı olarak birkaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir. Kronik hale gelmemesi için psikolojik destek almak önemlidir.
Geceleri ortaya çıkan psikolojik kalp çarpıntısı neden olur?Uyku öncesi artmış düşünme, kaygı bozukluğu, artmış kafein tüketimi veya gün içinde olumsuz duygu ve düşüncelere yol açan deneyimler, stres geceleri ortaya çıkan psikolojik kalp çarpıntısına yol açabilir.
-
Anhedoni Nedir? Zevk Alamama
Antalya Anhedoni Nedir? Zevk Alamama
Anhedoni genel tanımıyla, kişinin eskiden keyif ve zevk aldığı şeylere yönelik ilgisini kaybetmesi ve haz alamaması durumudur. Anhedoni sosyal ve fiziksel olarak ikiye ayrılır. Sosyal anhedoni, kişilerin sosyal olarak kendilerini izole etmeleri ve sosyal çevrelerinden eskisi gibi keyif – zevk alamama durumudur. Fiziksel anhedoni ise, kişinin fiziksel etkinliklerde keyif – zevk alamama durumudur.
Anhedoni Nasıl Ortaya Çıkar?
Yapılan araştırmalara göre, beyinde yer alan ventral striatumundaki aktivite eksikliği, dopamin üretimini etkileyerek anhedoni oluşumunu tetiklediği bulunmuştur. Anhedoni oluşumunu tetikleyen diğer önemli faktörler ise:
- Majör Depresyon
- Anksiyete
- Stres
- Travmatik Olaylar
- Genetik Faktörler
Anhedoni Belirtileri Nelerdir?
- Yapılan etkinliklerden keyif – zevk alamama
- Sosyal olarak kendini izole etme
- Gündelik hayatta işlevsel baltalanmaların oluşması
- Uykusuzluk veya yoğun uyku hali
- Olumsuz duygulanım içerisinde olma
- Motivasyon ve enerji kaybı
Anhedoninin Önüne Geçmek İçin Neler Yapılabilir?
Psikoterapide, anhedoniyi ortaya çıkaran tetikleyiciler belirlenerek kişinin hayata karşı eskisi gibi ilgi duyması amaçlanır. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi anhedoniye yol açan düşünce kalıpları ve sürdüren davranışlar ile çalışır. Anhedoni belirtileri ortaya çıktığında, uzmanlardan yardım almak oldukça önemlidir. İyileşmediği takdirde, bireyler için ciddi olumsuz etkiler meydana getirebilir ve günlük hayatta önemli işlevsel baltalanmalara yol açabilir. Anhedoni ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve ön görüşme sağlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Antalya Anhedoni Sıkça Sorulan Sorular
Anhedoni nasıl teşhis edilir?Anhedoni teşhisi, bir uzman tarafından kişinin semptomları, yaşadığı durumlar ve psikolojik testlerle değerlendirilerek teşhis edilebilmektedir.
Anhedoni ile depresyon arasındaki fark nedir?Anhedoni, depresyonun bir belirtisi olabilir, ancak her anhedoni durumu kişinin depresyonda olduğu anlamına gelmez.
Anhedoni ile nasıl başa çıkabilirim?Anhedoni ile başa çıkmak için bir ruh sağlığı uzmanından destek almak faydalı olabilir.
-
Hedonik Açlık Nedir? Tokken Aç Hissetme
Hedonik Açlık Nedir? Tokken Aç Hissetme
Açlık Nedir?
Açlık bireylerin uzun zaman yemek yemediği durumlarda ortaya çıkan doğal bir durumdur. Yemek yedikten sonrasında mide hacmi dolar, kan şekeri yükselir ve açlık hissi ortadan kalkar. Ancak kimi durumlarda doysak ve açlık hissi ortadan kalksa da bir şeyler yemeye devam etmek isteriz. Bu da yeni bir açlık türü doğurur: Hedonik açlık.
Hedonik Açlık Nedir?
Hedonik açlık fizyolojik olarak ihtiyaç olmamasına rağmen artmış yeme isteğidir. Genellikle haz ve dürtülerle ilişkili bir durumdur. Yapılan araştırmalara göre, hedonik açlıkta en çok tercih edilen gıdılar: atıştırmalıklar, çikolatalı ürünler, fast – food ürünleri ve karbonhidrat seviyesi yüksek ürünlerdir.
Araştırmacılara göre hedonik açlık oluşumunda birçok etkili faktör bulunmakta. Bunlar: biyolojik faktörler, dürtüleri kontrol etme mekanizmalarımız, geçmişten bugüne kadar yemeklerle olan ilişkimiz ve çevresel faktörler.
Hedonik Açlık Belirtileri
- Fizyolojik açlık zaman içerisinde oluşurken, hedonik açlık bir anda ortaya çıkar ve seçici gıda vardır.
- Fizyolojik açlık durumlarında kişi herhangi bir yemekle doyum sağlayabilirken, hedonik açlıkta kişiler arzu ettikleri ürünü tüketene kadar doyum sağlamakta güçlük çeker.
- Hedonik açlık sonrasında kişilerin olumsuz duygulanıma kapılma oranları, fizyolojik açlığa göre çok daha yüksektir.
Hedonik Açlığın Önüne Geçmek İçin Neler Yapabiliriz?
- Hedonik açlıkta yöneldiğimiz ürünler çoğunlukla dopamin aktivitesini uyaran ürünlerdir. Dopamin aktivitesini uyaracak kalorisi düşük besin ürünlerinin gün içerisinde tüketimi hedonik açlığı azaltabilir.
- Düzenli egzersiz yapmak kan şekerinin daha stabil olmasına olanak sağlar. Kan şekeri stabil olduğunda hedonik açlık dürtüsünde azalmalar olur.
- Yapılan araştırmalara göre, uyku hijyeni sağlamak, hedonik açlık ataklarını oldukça azaltmaktadır.
- Günlük yeme rutini oluşturmak hedonik açlığın önüne geçmede önemli bir rol sahibidir.
- Gün içerisinde yeterli sıvı tüketimi midede doygunluk hissi oluşturur bu da yeme ataklarının önüne geçmede etkili olur.
Hedonik açlığı, besin tüketimini kısıtlayarak durdurmak mümkün değil. Burada yapılması gereken hedonik açlık ataklarına yol açan durumları belirleyerek sürdüren mekanizmalara müdahale etmektir. Hedonik açlıkla tek başınıza mücadele etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilirsiniz.
Okuma Önerisi: https://testo.terapiantalya.com/antalya-terapi-nedir/
Antalya Hedonik Açlık Sıkça Sorulan Sorular
Hedonik açlık neden ortaya çıkar?Hedonik açlık durumu, stres, olumsuz durumları deneyimleme, çevresel faktörler tarafından tetiklenebilir ve ortaya çıkabilir.
Hedonik açlık kilo alımına neden olur mu?Evet, hedonik açlık, gereksiz kalori alımından ötürü kilo alımına yol açabilir.
Hedonik açlık çocuklarda da görülür mü?Evet, hedonik açlık çocuklarda da görülebilir.
-
Günümüz İlişki Dinamiklerinde Karşımıza Çıkan 7 Yeni Kavram: Love Bombing, Ghosting, Benching, Gaslighting, Pocketing, Submarining, Slow Fading
Günümüz İlişki Dinamiklerinde Karşımıza Çıkan 7 Yeni Kavram: Love Bombing, Ghosting, Benching, Gaslighting, Pocketing, Submarining, Slow Fading
Love Bombing
Love bombing, bir kişinin başlangıçta yoğun ve abartılı bir şekilde sevgi, ilgi ve dikkat göstererek karşı tarafı büyülemesi ve etkilemesi durumunu ifade eder. Kişiler genellikle ilk başta coşku ve heyecan hisseder, çünkü sürekli olarak olumlu geri bildirim almak ve sevildiğini hissetmek insanda pozitif duygular uyandırır. Ancak zamanla, bu abartılı sevgi ve ilgi patlaması sürdürülemez hale gelir ve bu davranışları sergileyen kişi bir anda gösterdiği bütün sevgi ve ilgiyi geri çeker.
Ghosting
Ghosting, kişinin partneriyle ilişkisini beklenmedik bir şekilde kesmesini ve ardından hiçbir açıklama yapmadan iletişimi tamamen koparması anlamına gelir. Ghosting sonrası terk edilen kişi genellikle şaşkınlık, hüzün ve reddedilmişlik hisleri yaşayabilir. İletişimin aniden kesilmesi, partnerde belirsizliğe karşı tahammülsüzlük ve güven sorunları yaratabilir.
Benching
Benching romantik ilişkilerde yaygın olarak görülen bir fenomendir. Bu terim, kişinin bir başkasıyla flörtünü belirsiz bir şekilde sürdürmesi ancak ilişkiye dönüştürmemesini ve ilişkiyi ileriye taşıma konusunda belirsizlik yaratması durumunu ifade eder. Bench yapılan kişi, ilişkideki belirsizlik nedeniyle kendini sürekli endişeli ve güvensiz hissedebilir. İlişkinin geleceği hakkında netliğin olmaması, duygusal bağlanma ve güven oluşturma süreçlerini olumsuz etkileyebilir.
Gaslighting
Gaslighting, psikolojik manipülasyonun en zararlı ve karmaşık biçimlerinden biridir. Partneri kasten yanıltarak, gerçekliği sorgulamasına ve kendine güvenini kaybetmesine neden olacak şekilde manipüle etmesini ifade eder. Gaslighting’e maruz kalan kişi, manipülatörün yanıltıcı açıklamaları ve davranışları nedeniyle kendi gerçeklik algısını kaybedebilir. Bu durum, partnerde kafa karışıklığı, kendine güvensizlik, suçluluk hissi ve depresyon gibi zorlanmalara yol açabilir.
Pocketing
Bu terim, bir kişinin partnerini aile ve arkadaşlarından gizlemesi veya tanıştırmaktan kaçınması durumunu ifade eder. Aynı zamanda, pocketing yapan kişi, partnerini sosyal çevresinden izole ederek ilişkiyi kontrol altında tutmaya ve kendine bağımlı hale getirmeye çalışabilir.
Submarining
Submarining, bir kişinin ilişkiyi beklenmedik bir şekilde sonlandırmasının ardından bir süre geçtikten sonra yeniden ortaya çıkması ve ilişkiye kaldığı yerden devam etmeye çalışması durumunu ifade eder. Submarining terimi, denizaltı metaforuyla ilişkisel dinamikleri anlatır; ilişki sanki derin sularda kaybolmuş gibi görünür, sonra beklenmedik bir şekilde tekrar su yüzüne çıkar. Bu durum, partnerde duygusal dalgalanmalar ve güvensizlik yaratırken, manipülatörün kontrol ve güç arayışını vurgular. çevresinden izole ederek ilişkiyi kontrol altında tutmaya ve kendine bağımlı hale getirmeye çalışabilir.
Slow Fading
Slow fading, bir kişinin partnerine olan ilgisini veya bağlılığını kademeli olarak azaltarak ilişkiyi sonlandırmaya çalışması durumunu ifade eder. Yapılan araştırmalar, bu tür davranışların terk edilen kişide duygusal belirsizlik, güvensizlik ve depresyon gibi etkilere yol açabileceğini göstermektedir. Slow fading yapan kişi, ilişkiyi sonlandırmak istediği halde doğrudan ve açık bir iletişim yerine pasif-agresif bir yaklaşım benimseyerek partnerini duygusal olarak yıpratmaya çalışabilir. Bu süreç, terk edilen kişinin kendini değersiz veya önemsiz hissetmesine neden olabilir.
Okuma Önerisi: https://testo.terapiantalya.com/duygusal-iliskiler/
Antalya Romantik İlişkiler Sıkça Sorulan Sorular
Love bombing ile sağlıklı bir romantik başlangıç arasındaki fark nedir?Sağlıklı bir ilişki dengeli bir şekilde başlar ve gelişir, taraflar birbirini ideal bir hızda tanır. Love bombing sürecinde ise tanışma çok hızlı ilerler ve kişi, ilişkinin başında artmış bir bağlılık sergiler.
Ghosting’in psikolojik etkileri nelerdir?Sağlıklı ilgi gösteren biri, sizinle dengeli bir şekilde vakit geçirmek ve ilişkiyi güçlendirmek ister. Benching yapan kişi ise belirsizdir; ne tam olarak ilişkiyi sonlandırır ne de ilişkiyi güçlendirmek adına adım atar.
Benching ile sağlıklı ilgi arasındaki fark nedir?Bağımlı bir ilişkiden çıkmak zorlayıcı olabilir, ancak mümkündür. Bazı adımlar:
- Sınırları belirlemek ve olumsuz durumlar meydana geldiğinde sınırları paylaşmak ilk adımlardan biridir.
- Zedelenen öz değer ve öz saygıyı tekrardan güçlendirmek bağımlı bir ilişkiden çıkmayı kolaylaştırmaktadır.
- Bireysel bağımsızlık geliştirmek en önemli adımlardan biridir. Kişinin kendi değer şemalarını oluşturması, kendine ve günlük rutinlerine odaklanması bağımlılığı azaltmaktadır.
- Kimi durumlarda bağımlı bir ilişkiden kendi başınıza çıkmak zorlayıcı olabilir. Bu durumda profesyonel destek almak süreci daha hızlı ve sağlıklı yaşamanıza olanak tanır.
Slow fading nedir ve neden insanlar bunu yapar?Kişinin partnere yönelik ilgisini kaybettikçe iletişimi ve ilgiyi yavaş yavaş azaltarak ilişkiyi sonlandırmasıdır. Ayrılık konuşmasını yapmadan, sessiz bir bitiriş olarak da tanımlanabilir.
-
Bilişsel Davranışçı Terapi Hakkında Doğru Bilinen 5 Yanlış
Bilişsel Davranışçı Terapi Hakkında Doğru Bilinen 5 Yanlış
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), yaşanılan psikolojik problemlerde iyileşme sağlayabilmek için kişilerin duygu, düşünce ve davranışlarını inceleyen psikoterapi ekolleri arasında yer alır. Bu yazıda psikolojik problemlerin çözülmesinde etkisi bilimsel araştırmalarla desteklenmiş olan bu ekolle ilgili karşımıza çıkan doğru bilinen yanlışları inceleyeceğiz.
Klinik Psikolog Merve Ece KayhanBilişsel Davranışçı Terapide tek amaç kişilerin düşüncelerini değiştirmektir
Bilişsel davranışçı terapide amacımız danışanların olaylara olumsuz değil, olumlu taraftan bakmalarını sağlamak değildir. Düşüncelerle çalışırken ki amacımız danışana gerçekçi düşünce stilini kazandırmak ve sorun sürdüren düşünce stillerinin farkına varmalarını sağlamaktır. Aynı zamanda BDT sadece düşüncelere odaklanmaz. Düşüncelerle birlikte duygu ve davranışlara da odaklanarak sorunu sürdüren mekanizmaları bulmayı, çözümlemeyi hedefler.
Bilişsel Davranışçı Terapide Ne Hissettiğinize Odaklanılmaz
İnsan doğası gereği herhangi bir olay yaşandığında çeşitli duygular deneyimler. Daha sonrasında o deneyimlediği duygularla birlikte düşünceler geliştirir ve davranış sergiler. Bu sebeple herhangi bir terapi ekolünün duygulara odaklanmaması mümkün olamaz. Bilişsel Davranışçı Terapi Ekolü danışanların karşılaştığı olaylar karşısında duygu – düşünce – davranışları bir bütün olarak ele alır.
Bilişsel Davranışçı Terapide geçmiş deneyimler konuşulmaz. Sadece şu an konuşulur.
BDT’nin veya herhangi bir terapi ekolünün geçmişe odaklanmadan ilerlemesi mümkün değildir. BDT ekolünde kişinin geçmiş deneyimleri, terapiye getirdikleri problemlerin ne zaman olduğu, nasıl başlayıp devam ettiği kapsamlı bir şekilde analiz edilir. Danışanların geçmiş deneyimlerini analiz etmek bugün yaşanılan problemlerin nasıl sürdüğünü anlamamıza yardımcı olur.
BDT, sadece semptomları geçici olarak hafifletir, altta yatan soruna odaklanmaz, çözmez
BDT danışanlara yaşadıkları problemleri açıklayan ve analiz etmelerini sağlayan danışana özgü formülasyon geliştirerek çalıştığı için kullandığı terapi yöntemlerinin tüm problemler için etkili olduğu bilinmektedir.
Aynı zamanda BDT ekolü diğer tüm ekollerden ayrı olarak hakkında en çok araştırma yapılmış yöntem arasında yer almaktadır. Yapılan araştırmalara göre BDT, depresyon, kaygı bozuklukları, fobiler, travma sonrası stres bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, yeme bozuklukları gibi bir çok problem için uluslararası klinik uygulamalarda ilk sırada önerilen yöntemler arasındadır.
Bilişsel Davranışçı Terapi kısa sürelidir, problemlerin kökenine inmez
BDT seanslarında danışanın terapiden beklentileri doğrultusunda, problemleri sürdüren süreçlere dair geçmiş deneyimler incelenerek seansa başlanır. Özetle sorunların kökenine inmeden sorunu sürdüren mekanizmaları çözümlemek mümkün değildir. BDT ekolünün temel hedeflerinden biri kısa sürede etkili iyileşme oluşturmaktır. BDT ekolü danışanın terapiden beklentileri doğrultusunda yüksek oranda bilimsel destek almış tekniklerden yararlanarak danışanlarda kısa sürede kalıcı iyileşme sağlar.
Bilişsel Davranışçı Terapi hakkında daha detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Antalya Bilişsel Davranışçı Terapi Sıkça Sorulan Sorular
BDT etkili bir terapi yöntemi midir?Araştırmalar, BDT’nin birçok psikolojik sorunun tedavisinde etkili olduğunu göstermektedir.
BDT seansları ne kadar sürer?BDT, diğer terapi ekollerine göre genellikle daha kısa süren bir terapi yöntemidir ancak seans sayısı kişilerin ihtiyaçlarına ve terapiden beklentilere göre değişiklik gösterebilmektedir.
BDT’nin diğer terapi yöntemlerinden farkı nedir?BDT, yapılandırılmış ve kısa sürede etkili sonuçlar veren bir terapi yöntemidir. Dünya üzerinde terapi ekolleri arasında hakkında en sık araştırma çalışması yapılmış ekoller arasında yer alır.
BDT’yi kimler uygulayabilir?BDT ekolünü, bu alanda eğitim almış klinik psikologlar ve psikiyatristler uygulayabilir.
-
Duygu Regülasyonu ve Hayatımızdaki Önemi
Duygu Regülasyonu ve Hayatımızdaki Önemi
Duygu regülasyonu, bireylerin günlük hayatlarında duygularını fark edebilmesi, kontrol edebilmesi, duygusal tepkilerini değerlendirebilmesi ve kendi iç dünyasında hissettiği duyguları düzenleyebilmesidir. Duygu regülasyonunu sağlayabilmek olumsuz yaşam olaylarıyla mücadele ederken yön bulmamızı sağlayan son derece kritik bir beceridir. Bu yazıda duygu regülasyonunun önemini, duygu regülasyonu için kullanılabilecek farklı stratejileri keşfedeceğiz.
Duygu Regülasyonunun Önemi Nedir?
Duygular hayatımızda önemli bir rol oynar. Kendimizi ifade etmemize, ihtiyaçlarımızı dile getirmemize yardımcı olurlar ve harekete geçmemiz için bize çeşitli sinyaller gönderirler.
Bununla birlikte, olumsuz duygular deneyimlediğimizde ve bu olumsuz duygular bizim için zorlayıcı veya baş etmesi güç olduğunda duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade edemeyebiliriz veya duygularımız doğrultusunda bizim için işlevsiz olan davranışlar sergileyebiliriz.
Örneğin, kendimizi aşırı endişeli hissediyorsak, bu endişeden kurtulmak adına kaçınma davranışları sergileyebiliriz veya kendimizi kızgın – öfkeli hissedersek, sonradan pişman olacağımız şeyler söyleyebilir veya yapabiliriz.
Duygu regülasyonunun nasıl sağlanabileceğini öğrenmek ve bunu uygulamaya başlamak oldukça önemlidir. Bireyler duygularını sağlıklı bir şekilde düzenlediğinde deneyimlenen olumsuz duygular daha kolay yönetilebilir hale gelir, daha sağlıklı ilişkiler kurulabilir, diğer insanlarla yaşanan çatışmalar azabilir ve zorlu yaşam deneyimleriyle daha kolay bir şekilde başa çıkılabilir. Bunlara ek olarak yapılan araştırmalarda duygu regülasyonunun kaygı, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk gibi psikolojik sorunlarda yaşanan semptomlarının şiddetini azaltmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
Duygu Regülasyonu Nasıl Yapılır?
Yapılan araştırmalara göre, duyguları düzenlemek için kullanılabilecek birçok farklı strateji vardır. En yaygın stratejilerden bazıları şunlardır:
Hissedilen duygu ve düşüncelerin farkına varmak: Duygu ve düşüncelere karşı farkındalık kazanmak duygu regülasyonun temel adımlarından biridir. Kişinin kendi duygu ve düşüncelerine karşı farkındalık kazanması hem kendisini daha iyi anlamasını hem de yaşadığı olayları daha işlevsel bir şekilde analiz etmesini sağlar. Kendisini ve duygularını tanıyan ve yaşadığı olayları sağlıklı bir şekilde analiz edebilen bireyler duygularını daha iyi bir şekilde yönetebilirler.
Alternatif düşünceler geliştirebilme: Bazı zorlu yaşam deneyimleri sonucunda duygular bireyler için oldukça zorlayıcı, baş edilmesi güç ve yıkıcı hale gelebilir. Duyguların bu denli yoğun yaşanması ise bireyde gerçekçi olmayan – olumsuz düşüncelerin oluşumuna yol açabilir. Duygu regülasyonunu sağlayabilmenin ikinci adımı gerçekçi olmayan düşünceleri tespit edebilmek ve bu düşünceleri analiz edebilmektedir.
Soruna odaklanabilme: Olumsuz duygular deneyimlendiğinde ve bu duygular yönetilmesi güç bir hal aldığında bu duyguları ortaya çıkaran sorun tanımlanmalı ve çözüm yolları aranmalıdır. Sorunu çözmek için harekete geçmek, bireylerde kontrolün kendisinde olduğunu hissetmesini sağlayarak, duyguların daha işlevsel bir şekilde yönetilmesine olanak sağlar.
Hissedilen duygudan uzaklaşmamak ve duyguyla kalabilmek: Olumsuz duygular özellikle yoğun ve şiddetli deneyimlendiği zamanlarda bireyler genellikle dikkatlerini dağıtmaya, başka bir şeye odaklanmaya veya duyguyu görmezden gelmeye çalışabilirler. Ancak bu sadece hissedilen duygunun şiddetini arttırıp, baş edilmesi daha güç bir hale getirecektir. Burada yapılması gereken şey duygudan uzaklaşmamak ve duyguyla kalabilmektir ancak bu şekilde duyguları kontrol etmeyi ve yönetebilmeyi öğrenebiliriz.
Nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizlerinden yararlanmak: Yapılan araştırmalar nefes ve gevşeme egzersizlerinin bedeni ve zihni regüle ederek kişinin yıkıcı veya zorlayıcı duygularla daha etkili bir şekilde başa çıkmasına olanak sağladığını göstermektedir.
Duygu Regülasyonun Bireyler İçin Faydaları Nelerdir?
- İlişkilerinizin güçlenmesine ve çatışmaların azalmasına yardımcı olur. Duygularınızı işlevsel bir şekilde yönetebildiğinizde, bireylerle açık iletişim kurabilirsiniz. Hayatınızdaki insanlarla açık iletişim kurmak, daha sağlıklı ilişkiler geliştirmenize ve çatışma yerine daha yapıcı bir şekilde sorunların çözümüne olanak sağlar.
- Duygularını regüle edebilen insanlar, kendilerini daha iyi tanırlar ve çevresindeki insanlara kendilerini daha iyi ifade ederler.
- Duygu regülasyonunu sağlayabilmek psikolojik sorunların yaşanmasının önüne geçebilir ve var olan psikolojik sorunların semptomlarının şiddetini azaltmada rol oynar.
- Duygularınızı işlevsel bir şekilde düzenlemeyi öğrendiğinizde, zorlu yaşam deneyimleriyle daha sağlıklı ve daha kolay şekilde başa çıkmayı da öğrenirsiniz.
- Kendinize karşı kişisel farkındalığınız artar. Kendi duygu ve düşüncelerinizin farkına vararak neye ihtiyacınız olduğunu veya nelerin sizi rahatsız ettiğini, istemediğinizi daha iyi analiz edebilirsiniz.
- Kendi duygularınızın farkına vararak, hayatınızda daha sağlıklı sınırlar çizebilir ve bu sınırları korumayı öğrenebilirsiniz.
- Duygularınızı yönetmeyi öğrendiğiniz zaman daha işlevsel ve sağlıklı kararlar alabilirsiniz.
Duygu regülasyonu, duyguları etkili bir şekilde yönetme ve daha sağlıklı bir hayat sürmede hayati bir role sahip olan bir beceridir. Hayatınıza çeşitli stratejileri dahil ederek ve bu konuda bir uzmandan destek alarak duygularınızı daha iyi tanıyabilir ve bu doğrultuda düzenlemeyi öğrenebilirsiniz. Hayatımız boyunca birçok zorlu yaşam deneyimiyle karşı karşıya kaldığımız gibi bu zorlu yaşam deneyimlerinin hiç bitmeyeceğinin ve hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğinden uzaklaşmamamız gerekir. Önemli olan zorlu yaşam deneyimleri değil, bizim neler hissettiğimiz ve nasıl davrandığımızdır.
Okuma Önerisi: https://testo.terapiantalya.com/toksik-iliski-ne-demek/
Antalya Duygu Regülasyonu Sıkça Sorulan Sorular
Duygu regülasyonu ile stres yönetimi arasındaki ilişki nedir?Duygu regülasyonunu sağlayabilmek, stresli durumlarla başa çıkmada önemli bir rol oynar. Duyguları tanıyan kişiler, stresli olaylara daha esnek ve uyumlu tepkiler verebilirler. Bu da stresin olumsuz etkilerini azaltır.
Duygu düzenleyememe hangi davranışlarla kendini gösterir?Duygularını düzenleyemeyen kişiler öfke patlamaları, artmış kaygı, duygusal dalgalanmalar, dürtüsel davranışlar ve stresle başa çıkmada zorluk yaşayabilirler.
Duygu regülasyonu ilişkilerde nasıl bir rol oynar?Duygu regülasyonu, çiftler arasındaki iletişimi güçlendirir, anlaşmazlıkları daha yapıcı şekilde çözmeyi sağlar ve empatiyi artırarak ilişkilerin daha sağlıklı olmasına olanak sağlar.
-
Bağlanma Stillerinin ve Benlik Saygısının Yeme Davranışları Üzerindeki Etkisi
Bağlanma Stillerinin ve Benlik Saygısının Yeme Davranışları Üzerindeki Etkisi
Duygularımız yeme davranışlarının oluşumu ve sürmesi açısından önemli bir işleve sahiptir. Yaşam içerisinde birçok duygu hissetmekte ve deneyimlemekteyiz. Deneyimlediğimiz bu olumlu ve olumsuz duygular, yeme alışkanlıklarımızın oluşumunu etkilemektedir.
Bu açıdan besin tüketimi yalnızca biyolojik ihtiyaçlarımız için değil aynı zamanda psikolojik ihtiyaçlarımızada hizmet eden bir işleve sahiptir. Özetle, duygu durumumuzun yeme davranışlarının oluşumunda ve sürmesinde doğrudan bir etkisi olduğunu söylemek mümkündür.
Doğduğumuz andan itibaren fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarımız bakım veren kişi tarafından karşılanır. Bu ihtiyaçların karşılanması veya karşılanmaması bakım veren ve çocuk arasındaki bağlanma ilişkisinin oluşumunda oldukça etkili bir rol oynar.
Eğer bakım veren ile çocuk arasında sağlıklı bir ilişki kurulursa güven ve mutluluk hissi, sağlıksız bir ilişki kurulursa kaygı, korku, öfke gibi olumsuz duygular hissedilir.
Ainsworth’e göre çocukluk döneminde üç tür bağlanma stili geliştirebiliriz. Bunlar; güvenli, kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleridir. Geliştirdiğimiz bağlanma stillerinde çocukken ihtiyaçlarımızla ne kadar ilgilenildiği, ne kadarının karşılandığı etkili olur ve çocukluk döneminde oluşturduğumuz bu bağlanma, yetişkinlik döneminde de devam eder.
Yetişkinlik döneminde diğer bireylerle nasıl iletişim kurduğumuz bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkilidir.
Son dönemlerde yapılan yeni çalışmalar bağlanma stillerinin yeme davranışları üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu göstermeye başlamıştır.
Örneğin; Faber ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada düzensiz yeme davranışları ve güvensiz bağlanma arasında doğrudan ilişki olduğu bulunmuştur.
Yapılan diğer çalışmalar ise benlik saygısının yeme davranışları üzerinde bir etkisi olduğunu göstermektedir. Benlik saygısının oluşumu bireyin kendisine yönelik nasıl bir tutum içerisinde olduğuyla ilişkilidir.
Sağlıksız – düzensiz yeme davranışları benlik saygısından direkt olarak etkilenmektedir. Düşük benlik saygısı, sağlıksız yeme davranışları için başlı başına bir risk faktörüdür ve sağlıksız yeme davranışlarında sıkça görülen psikolojik faktörlerden biridir.
Yapılan pek çok araştırma bulgularına göre, benlik saygısı ile kısıtlayıcı ve duygusal yeme davranışları arasında bir ilişki bulunmaktadır. Benlik saygısının artması sağlıksız yeme davranışlarını azaltırken, benlik saygısının düşmesi kısıtlayıcı ve duygusal yeme davranışlarına yol açabilmektedir. Araştırma sonuçlarına göre yüksek benlik saygısının sağlıksız ve düzensiz yeme davranışları için koruyucu bir işleve sahip olduğunu söylenebilir.
Yeme davranışlarını bağlanma stilleri açısından değerlendirdiğimizde bireylerin korkulu ve saplantılı bağlanma stiline sahip olması sağlıksız yeme davranışlarını arttırırken, güvenli bağlanma stilini sahip olmaları sağlıksız yeme davranışlarını azaltan bir işleve sahiptir.
Kendinizde sağlıksız – düzensiz yeme davranışlarınız olduğundan şüpheleniyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz.
Okuma Önerisi: https://testo.terapiantalya.com/antalya-psikolog/
Antalya Yeme Bozuklukları Sıkça Sorulan Sorular
Güvenli bağlanma stili sağlıklı beslenmeyi destekler mi?Evet, güvenli bağlanma stili kişilerin daha sağlıklı yeme davranışları içerisinde olmalarına katkıda bulunur.
Yeme bozukluklarının önlenmesinde bağlanma stilleri ve benlik saygısının rolü nedir?Sağlıklı bağlanma stillerinin geliştirilmesi ve benlik saygısının artırılması, yeme bozukluklarının önlenmesinde önemli bir rol oynayabilir.
Çocukluk dönemindeki ebeveyn tutumları yeme davranışlarını nasıl etkiler?Çocukluk döneminde ebeveynlerin tutumları, kişilerin benlik saygısı ve bağlanma stillerinin oluşumunda rol oynayarak, yetişkinlikteki yeme davranışlarını etkileyebilir.
-
Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?
Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?
Günümüzde ayrılığa dair hepimizin bildiği bir gerçek var. Ayrılık kararı bizi hem psikolojik hem de fiziksel anlamda fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Peki bizi bu kadar olumsuz etkileyebilecek kararı nasıl alabiliyoruz? Araştırmalara göre, ayrılık kararı almamızda en önemli etkenlerden biri iletişim problemleri. Bunun yanı sıra, partner ile yakınlık kurmakta güçlük çekme, güven ve sadakat ile ilgili yaşanan problemler, finansal problemler, ilişki içerisinde sıkça çatışmaların yaşanması, cinsel problemler yer alıyor.
Peki ayrılık sonrası davranışlarımızı ve duygularımızı belirleyen faktörler neler?
Yapılan pek çok farklı çalışmaya göre ayrılık sonrasında sergilediğimiz davranışlar ve duygular bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkililer. Bağlanma stilimizin ne olduğunu keşfetmek, romantik ilişki içerisinde yaşadığımız problemlerin kökenini bulmamıza ve bu problemleri çözmemize yardımcı olur. O zaman aklımızda şöyle bir soru canlanıyor, nedir bu bağlanma stilleri?
Bağlanma stilleri, doğumdan itibaren diğer insanlarla nasıl bağ kuracağımızı, çevremizle nasıl iletişime geçeceğimizi ve romantik partnerimiz ile nasıl bir ilişki yaşayacağımızı belirleyen bir yapıdır. Biliyoruz ki, hayatta kalabilmemiz için diğer insanlara ve bağlanmaya ihtiyacımız var. Yapılan pek çok araştırmaya göre, insanlarla sağlıklı bağlar kurduğumuzda, daha mutlu ve psikolojik açıdan daha sağlıklı bireyler oluyoruz. İnsanlarla sağlıklı bağlar kurmak, bizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumlu etkiliyor. Temel olarak 3 farklı bağlanma stili vardır. Bunlar; güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanmadır.
Güvenli Bağlanma
Çocukluk hayatında güvenli bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkinlik hayatında uzun vadeli ilişkiler yaşayan, yüksek özgüvene sahip olan, yakın ilişkilere girmekten kaçınmayan ve keyif alan, ihtiyacı olduğunda çevresinden sosyal destek talep edebilen ve duygularını yakın çevresiyle çekinmeden paylaşabilen kişilerdir.
Kaygılı Bağlanma
Çocukluk hayatında kaygılı bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında çevresindeki insanlara karşı güvenmekte zorluk çekerler, genel olarak başkalarına karşı duygusal bağ kurma ve yakınlık kurma konusunda isteksizdirler. Çevresindeki insanları ve kendi duygularını anlamakta güçlük çekerler ve duygulara karşılık vermekte zorlanırlar.
Kaçıngan Bağlanma
Çocukluk hayatında kaçıngan bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında yakın ve derin ilişkiler kurmakta fazlasıyla zorlanırlar. Yakın ilişki içerisinde bulunmaktansa, özgürlüğü ve bağımsızlığı tercih ederler. Romantik ilişkileri kendilerinin özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak algılama eğilimindedirler. Birini derinden tanımaya ve bağlanmaya karşı koyarlar.
Nasıl güvenli bağlanan biri olabilirim?
Bağlanma stilleri çocukluktan itibaren bize yerleşmiş olsalarda değiştirebilmek ve güvenli bağlanan bir insan olmak mümkündür. Öncelikli olarak hangi bağlanma stiline sahip olduğunuzu bulun. Fark etmek değişimin birinci adımıdır. Sonrasında bir ilişkide nelere ihtiyacınız olduğunu, neleri beklediğinizi, partnerden beklentilerinizi, kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi keşfetmeye çalışın. Bunları keşfettikten sonra bilişsel çarpıtmalarınızı bulup, onları gerçekçileriyle düzenlemeye çalışın. Bilişsel çarpıtmalarınızı düzenlemekte güçlük çekerseniz, bir uzmandan destek alabileceğinizi unutmayın.
Bağlanma stilleri ayrılık sonrası verdiğimiz tepkileri nasıl etkiliyor?
Ayrılık sonrasında sergilediğiniz davranışlar ve aklınızdan geçen düşünceler çocukluk çağında ailenizin size sergilediği tutum ve davranışlardan şekilleniyor olabilir mi? Yapılan araştırmalara göre bu sorunun cevabı evet. Çocukluk çağlarımızda güven duyabileceğimiz bir bakım verene sahip olmak, olumsuz duygular yaşarken bu duygularla baş edebilmemiz konusunda bize yol gösterecek birinin olması, neden böyle hissettiğimizi anlattığımızda bakım verenin bizi dinlemesi ve anlayışlı bir şekilde yaklaşması, bu olumsuz duygularla baş edebilmek için bize çözüm konusunda yardımcı olması yetişkinlik hayatımızda ilişkilere, problemlere ve ayrılıklara bakış açımızı oldukça şekillendiriyor ve etkiliyor.
Çocukluk yıllarında güvenli bağlanma geliştiren bireyler, ayrılık sonrasında kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Her ayrılığın getirmiş olduğu doğal ayrılık sürecini yaşayarak, hayatlarındaki işlevselliği geri kazanıyorlar. Çocukluk çağında kaçıngan bağlanma geliştiren bireylerde ayrıldıktan sonra kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Ancak araştırma sonuçlarına göre bunun sebebi zaten yakınlık kurmakla ilgili yaşadıkları problemlerin var olması ve yakın ilişkiler kurmayı özgürlüklerine bir tehlike olarak algılamalarıyla oldukça ilişkili.
Klinik Psikolog Merve Ece KayhanÇocukluk çağında kaygılı bağlanma geliştiren bireylerde ise ayrılık sonrasında kontrol etme ve zarar verme davranışları oldukça sık gözlemleniyor. Özellikle eski partneri rahatsız edici boyutta aramaya veya mesaj atmaya yönelik davranışlar oldukça sık gözlemlenenler arasında yer alıyor. Eski partnerlerinden bekledikleri veya istedikleri tepkileri alamadıklarında ise hakaret etme veya manipülatif davranışlarda bulunma olasılıkları oldukça artıyor.
Kaygılı bağlanmaya sahip olan kişiler ayrılığın getirmiş olduğu doğal süreci yaşamayı da çoğu zaman reddedip, yaşanmış olan ayrılığı inkar edip, duygularını ve düşüncelerini bastırmaya çalışabiliyorlar. Bu durum ayrılıkla ilgili yaşanması gereken süreçlerin yaşanmasının önüne geçiyor ve kaygılı bağlanan kişiler yoğun bir biçimde korku, acı, öfke, üzüntü duygularını deneyimliyor. Duyguların yoğunluğundan kaynaklı olarak duygu regülasyonu yapmakta güçlük çektiklerinden ötürü düşünce ve davranışlarınıda düzenlemede problemler yaşıyorlar. Buda uzun vadede hayatlarında daha çok olumsuzluklar ve depresif belirtiler oluşmasına, kişide gerçekçi olmayan gelecekteki partnerlere yönelik terk edilme korkusunun ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.
Geçmiş ilişkide ve ayrılık sürecinde oldukça olumsuz deneyimlerle karşılaşan bu bireyler, gelecekteki var olabilecek ilişkisinde de aynı problemleri yaşamamak adına, çeşitli bilişsel çarpıtmalar yaparak daha şüpheci, kuşkucu ve çatışmalardan uzak durmayı seçen veya çatışmalarla zor başa çıkabilen bireyler haline gelebiliyorlar.
Yapılmış olan bu çalışma bize gösteriyor ki, ayrılık sonrası yaşadığımız duygular, düşünceler ve sergilediğimiz davranışlar bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkili.
Bu nedenle, sizde ayrılık sürecini zorlu geçiriyorsanız, duygularınızı ve düşüncelerinizi yönetmekte çeşitli zorluklar çekiyorsanız bu da günlük hayatınızda çeşitli sorunlara neden oluyorsa, bir uzmandan destek alarak ayrılık sürecini nasıl daha sağlıklı geçirebileceğiniz konusunda gerekli olan yardımı alabilirsiniz.
Unutmayın, hayatımızdaki sorunların çoğu genellikle hiç yoklarmış gibi davranmamızdan kaynaklanır. Görmezden gelmek çoğu zaman olumlu bir davranış değildir.
Antalya Bağlanma Stilleri Sıkça Sorulan Sorular
Bağlanma stilleri değiştirilebilir mi?Evet, bireyler bir uzmandan destek alarak bağlanma stillerini değiştirebilirler.
Bağlanma stilleri nasıl belirlenir?Bağlanma stillerini belirlemek için uzmanlar tarafından geliştirilen envanterler kullanılır.