Kategori: Blog

  • Antalya Duygusal Yoksunluk Nedir? “Ben Neden Sevilmiyorum?”

    Antalya Duygusal Yoksunluk Nedir? “Ben Neden Sevilmiyorum?”

    Duygusal yoksunluk sebebiyle kişiler, sevilmediklerini, anlaşılmadıklarını veya duygusal olarak yeterince beslenmediklerini hissedebilirler.

    Duygusal Yoksunluk Nedir? “Ben Neden Sevilmiyorum?”

    İnsan doğası üzerine yapılan çalışmalar, insanların hem fizyolojik hem de psikolojik birtakım ihtiyaçları olduğu üzerinde hemfikirdir. Hayatta kalabilmek için gerekli olan su, uyku, besin, barınma gibi fizyolojik ihtiyaçların yanı sıra psikolojik olarakta sevme, sevilme, önem ve değer görme gibi ihtiyaçlar söz konusudur.

    Özetle kişilerin fizyolojik ihtiyaçları karşılanmadığında nasıl ki sıkıntıya düşmesi normal ise psikolojik ihtiyaçları karşılanmadığında da sıkıntıya düşmesi oldukça normaldir. Yapılan çalışmalara göre sevilme ihtiyacı karşılanmayan kişiler olumsuz duyguları artmış şekilde deneyimlemektedirler. Unutmamak gerekir ki, çeşitli kuramcılara göre sevilme ihtiyacı kişilerin en temel ihtiyaçlarından biri olarak kabul edilmektedir.

    Duygusal Yoksunluk Nedir?

    Duygusal yoksunluk, kişilerin temel duygusal ihtiyaçlarının diğer kişiler tarafından karşılanmayacağına yönelik oluşmuş düşünceler ve inançlardır. Duygusal yoksunluktan muzdarip olan kişiler, kendileri için uygun olmayan ve sağlıksız partner/arkadaş seçimlerinde bulunmaya yatkın olabilmektedirler. Aynı zamanda gündelik hayatlarında artmış şekilde partner/arkadaşa ihtiyaç duyabilirler.

    Bunun sonucunda kişiler kendilerini bir kısır döngü içerisinde kendileri için sağlıksız olan ilişki dinamikleri içerisinde bulabilir ya da yakın ilişkiler kurmaktan kaçınabilirler. Sizde duygusal yoksunlukla mücadele ettiğinizi düşünüyorsanız bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme sağlayabilir, size özgü kişiselleştirilmiş terapi planını uzmanımızla değerlendirebilirsiniz.

    antalya-duygusal-yoksunluk-nedir

    Duygusal yoksunluğunu deneyimleyen kişiler hayatlarında ve ilişki dinamiklerinde;

    • İlgi eksikliği
    • Duygusallık
    • Sıcaklık ve şefkat
    • Anlaşılma ve dinlenme
    • Kendini ifade etme
    • Kendini önemli ve değerli hissetmekte güçlük çekme
    • Başkaları ile duygusal paylaşımlar
    • Başkalarının ona destek olduğunu bilme gibi durumlarla ilgili sorunlar yaşayabilirler.

    Romantik ilişkilerde duygusal yoksunlukla mücadele eden kişilerde;

    • Partnerleriyle yakınlık kurmakta zorlanabilirler veya partnerleriyle var olan yakınlığı yetersiz bulabilirler
    • Kişiler gerçekte hissedilen duygu ve düşünceleri, beklenti ve istekleri partnerleri ile paylaşmakta güçlük çekebilirler
    • Kişiler kendileri için sağlıksız olan partnerleri hayatlarına dahil etmeye çalışabilirler
    • Hayatlarına soğuk, mesafeli, verici olmayan daha çok almaya meyilli, duygusal ihtiyaçları anlamada ve karşılamada güçlük çeken kişileri hayatlarına dahil etmeye çalışabilirler
    • Duygusal olarak yoksunluk hissetmelerine rağmen ilişki dinamiğinde kalmaya devam edebilirler
    • Partner yeterli olarak duygusal ihtiyaçları karşılayan biri olsada kişiler kendi duygu, düşünce ve davranışlarıyla duygusal yoksunluğu deneyimleye devam edebilirler

    Duygusal yoksunluk ile başa çıkmak için profesyonel destek alınabilir. Terapi sayesinde kişiler duygusal yoksunluk ile nasıl başa çıkacaklarını keşfedebilir ve ortadan kaldırabilirler. Sizde duygusal yoksunluk ile mücadele ediyorsanız bize ulaşabilirsiniz.

    Antalya Duygusal Yoksunlukla İlgili Sıkça Sorulan Sorular

    Duygusal yoksunluk belirtileri nelerdir?

    Kişiler, ilişkilerinde artmış tatminsizlik, duygusal boşluk hissi, değersizlik – yetesizlik duygularını deneyimlemek duygusal yoksunluğun en sık görülen belirtileri arasında yer alır. 

    Yapılan araştırma çalışmalarına göre, terapi desteği almak, duygusal farkındalığı arttırmak ve sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrenmek, duygusal yoksunluğun üstesinden gelmede etkili yöntemler olarak bulunmuştur.

    Çalışmalara göre, çocukluk döneminde yaşanan duygusal ihmal veya duygu regülasyonunu öğrenememe sonucunda duygusal yoksunluk gelişebilmektedir.  Çocukluk döneminde, duygusal ihtiyaçların fark edilememesi veya karşılanmaması, çocuğun sağlıksız ilişkiler geliştirmesinde rol oynayabilmektedir.

    Duygusal yoksunluktan muzdarip olan kişiler, genellikle duygusal açıdan mesafeli veya ilgisiz partnerleri tercih edebilirler. Bu seçim, uzun vadede kişileri ilişkiler açısından bir kısır döngüye sokar. 

  • Kronik Ağrılar ve Ruh Sağlığına Etkileri

    Kronik Ağrılar ve Ruh Sağlığına Etkileri

    Yapılan araştırmalara göre kronik ağrı yaşayan kişiler duygu durumlarını düzenlemekte zorluk çekebilir, kaygı bozukluğu gelişebilir, stresi artmış şekilde deneyimleyebilir, depresif belirtiler ortaya çıkabilir ve kişiler kendilerini artmış şekilde umutsuz ve çaresiz hissedebilirler.

    Kronik Ağrılar ve Ruh Sağlığına Etkileri

    Kronik ağrılar, 3 ila 6 aydan uzun süren ağrılardır. Ağrı hep olabilir veya sıklıkla gelip, gidebilir. Kişilerin günlük yaşamını çoğunlukla etkilerken gündelik yaşamda işlevsel baltalanmalara yol açabilmektedir. Vücutta herhangi bir şey meydana geldiği zaman beyine meydana gelen şeyler sinyal olarak iletilir.

    Beyin tüm bu gelen sinyalleri işler ve vücudu güvende tutmak adına bazı sinyalleri görmezden gelirken bazılarına dikkat verir. Herhangi bir ağrı meydana geldiği zaman beyin acı sinyali gönderir. Vücudun ağrıyan bölgesini korumaya ihtiyaç kalmadığında ağrı sinyal sistemi ortadan kalkar. Kronik ağrıda, ağrı sinyal sistemi artmış duyarlı hale gelir ve beyin ağrı sinyalini sürekli işlemeye devam eder.

    kronik ağrılar ve ruh sağlığına etkileri

    Kronik Ağrıların Ruh Hali Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

    Yapılan araştırmalara göre kronik ağrıdan muzdarip olan kişiler stres, öfke, depresyon ve kaygıyı deneyimlemeye daha açık hale gelebilirler. Bu psikolojik problemlerde ağrının sürmesinde etkili olabilir. Özetle ağrı ve psikolojik problemler kişinin hayatında bir kısır döngüye yol açabilir.

    Kronik Ağrılar İle Baş Etmek İçin Neler Yapılabilir?

    • Öncelikle uzman bir hekim ile görüşerek ağrının tıbbi bir kaynağı olup olmadığı öğrenilmelidir.
    • Egzersiz Yapmak: Egzersiz yaparken vücut endorfin ve dopamin hormonlarını salgılar. Aynı zamanda yapılan araştırmalar egzersiz yapmanın ağrıları azalttığını ve psikolojik iyilik halini arttırdığını göstermiştir.
    • Uyku Hijyeni: Yapılan araştırmalar uyku problemlerinin kişilerin ağrıya karşı olan duyarlılığını arttırdığını göstermektedir. Sizde uyku problemi yaşıyorsanız size özgü kişiselleştirilmiş uyku hijyeni çalışması için bize ulaşabilirsiniz.
    • Gevşeme Tekniklerinden Yararlanmak: Gevşeme egzersizleri, nefes egzersizleri gibi teknikler ağrıların işlenmesi ve azaltılmasında yardımcı olmaktadır.
    • Uzmandan Destek Almak: Psikoterapi ile ağrı algınızı değiştirebilir ve kronik ağrı ile baş etme stratejileri oluşturabilirsiniz. Kronik ağrılar yüzünden hayatınızın olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız ve baş etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme ile terapi planı oluşturabilirsiniz.

    Antalya Kronik Ağrılarla İlgili Sıkça Sorulan Sorular

    Kronik ağrı nedir?

    Kronik ağrı, genellikle 3 ila 6 aydan uzun süren ve sürekli tekrarlayan ağrılardır.

    Evet, kronik ağrılar psikoloji kaynaklı olabilir. Kaygı, depresyon ve stres, ağrıyı arttırabilir. Psikolojik etkenler, ağrının hissedilme şekli üzerinde etkiye sahip olabilir. 

    Ağrı, beyin tarafından algılanan bir deneyim olduğu için, psikolojik yaklaşımlar ağrının yönetiminde oldukça etkilidir, Psikoterapi desteği almak, stres yönetimini öğrenmek, kas gevşetme ve nefes tekniklerinden yararlanmak kronik ağrıları ortadan kaldırmada etkili olabilmektedir.

    Kronik ağrılar, kişilerin fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir. Günlük yaşam rutinlerini sınırlayabilir. Sürekli devam eden ağrı, kişilerin çalışma hayatında verimliliğini düşürebilir, sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

  • Toksik İlişki Ne Demek? Toksik Bir İlişkide Olduğunuzu Anlamanın Yolları Nelerdir?

    Toksik İlişki Ne Demek? Toksik Bir İlişkide Olduğunuzu Anlamanın Yolları Nelerdir?

     
    Toksik İlişki Ne Demek? Toksik Bir İlişkide Olduğunuzu Anlamanın Yolları Nelerdir?

     

    Toksik ilişkiler, kişilere olumlu duygulardan çok olumsuz duygular hissettiren, benlik algısında birtakım yaralara yol açan ilişkilerdir. Toksik ilişkiye maruz kalan kişilerin benlik algılarında birtakım yaralanmalar yaşanabilir. Örneğin kişilerin öz değerinde düşüşler yaşanabilir, kendine yönelik artmış şüpheye düşebilir, özgüveni zedelenebilir.

     

    Kişiler ilişki içerisinde partnerlerinden yeterli desteği göremediklerini, ihmal edildiklerini, duygularının, isteklerinin ve beklentilerinin görmezden gelindiğini düşünebilirler. Unutmamak gerekir ki kişiler toksik bir ilişki içerisinde olduklarını uzun süre anlayamayabilirler ancak bu ilişki dinamikleri içerisinde olmak uzun vadede kişiler için ciddi duygusal yaralara ve günlük hayatta işlevsel baltalanmalara yol açabilmektedir.

     

    Özetle toksik ilişki, kişilerin sağlıklı ve olması gereken bir ilişki dinamiğinin yürütülemediği durumlarda ortaya çıkan ilişki türüdür. Bu ilişki dinamiğinde kişiler manipülasyona, duygusal veya fiziksel şiddete maruz kalabilirler.

     

    Toksik İlişki İçerisinde Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?

     

    Her ilişki ve ilişki içerisinde yaşananlar birbirinden eşsiz ve farklıdır bu nedenle kişilerin yaşadığı deneyimler birbirinden farklılık gösterebilir ancak ilişkilerde yaşanan bazı uyarıcı sinyallerde mevcuttur. Bunlar:

     

    • İlişki içerisinde çoğunlukla olumlu duygulardan çok olumsuz duygular deneyimlemek
    • Artmış kendinden şüphe etme ve çaresiz hissetme
    • Sergilenen davranışlar veya partnere beklenti, istek paylaşımında bulunulduğunda artmış üzüntü, çaresizlik, kaygı hissetme
    • Artmış şekilde anlaşılmadığını veya kendini ifade edemediğini düşünme
    • İhtiyaçların ve beklentilerin çoğunun partner tarafından ihmal edilmesi
    • İlişki içerisindeki dengenin bozulması, kişinin artmış verici davranışlarda bulunması
    • Partnerin vereceği tepkilerden endişe duyarak kaçınma davranışları sergileme veya sınırların ihlal edilmesine müdahale etmeme
    • Duygusal veya fiziksel istismara maruz kalma
    • Partnerin duygularını düzenlemekte güçlük çekmesi örneğin, mutluyken bir anda mutsuz olması veya bir tetikleyiciye maruz kalmadan öfkelenmesi
    • Partnerin tutarsız davranışları örneğin, bir tetikleyici yaşanmadan soğuk – mesafeli davranışların sergilenmesi veya ilgiyi azaltması
    Toksik İlişkilerin Kişiler Üzerindeki Olumsuz Etkileri Nelerdir?

    Toksik ilişkiler kişiler için birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Bunların başında kişilerin benlik saygısının zarar görmesi gelir. Kişilerin kendilerine yönelik öz değeri ve özgüveni düşebilir. İlişkilere yönelik inançları zedelenebilir. günlük hayatlarında işlevsel baltalanmalar yaşanabilir.

     

    Örneğin öz bakımı aksatma, arkadaş veya aile çevresinden uzaklaşma, artmış isteksizlik, sorumlulukları yerine getirmekte zorlanma, motivasyon ve enerjinin kaybı, uyku ve beslenmede yaşanan problemler meydana gelebilir.

    Toksik İlişki Ne Demek? Toksik Bir İlişkide Olduğunuzu Anlamanın Yolları Nelerdir?
    İlişkinizi Analiz Etmek İçin Faydalı Olabilecek 5 Öneri
    • İlişki dinamiği içerisinde maruz kaldığınız veya kalmaya devam ettiğiniz olumsuz deneyimleri gözden geçirebilirsiniz. Bu olumsuz deneyimlerin sizin üzerinizdeki etkilerini analiz edebilirsiniz.
    • İlişki dinamiği içerisinde çoğunlukla ve en sık deneyimlediğiniz duyguları bulmaya çalışın. Bu duyguların genellikle hangi durumlarda ortaya çıktığını ve partnerinizin bu duygular karşısında nasıl davrandığını analiz edin.
    • İlişkiyi analiz etmek adına kendinize ilişki dinamiklerine dair belirli sorular sorabilirsiniz. Örneğin,
    • Bu ilişki içerisinde çoğunlukla olumlu duygular mı deneyimliyorum yoksa olumsuz duygular mı?
    • Partnerinizle birlikte olmak size gerçekten iyi geliyor mu?
    • Partnerinizle deneyimlediğiniz duyguları veya olumsuz olayları paylaştığınızda size nasıl davranıyor?
    • İlişki içerisinde çoğunlukla anlaşıldığınızı mı yoksa anlaşılmadığınızı mı hissediyorsunuz?
    • Partneriniz size çoğunlukla tutarsız mı davranıyor?
    • Partnerinizin vereceği tepkilerden endişelendiğiniz için ona duygularınızı açmakta zorlandığınız veya açamadığınız oluyor mu?
    • Partnerinizle birlikteyken kendinizi çoğunlukla değersiz, yok sayılmış ve görmezden gelinmiş mi hissediyorsunuz?
    • İlişkinin en başından itibaren benliğinizde değişen şeylerin analizini yapabilirsiniz. Örneğin özgüven veya öz değerinize yönelik problemler yaşadınız mı, günlük hayatınızda işlevsel baltalanmalar yaşandı mı, rutinlerinizi veya sorumluluklarınızı çoğunlukla aksattınız mı, eskiden size zevk – keyif veren şeyleri yapmayı bıraktınız mı veya arkadaşlarınızdan, ailenizden uzaklaştınız mı
    • Unutmamak gerekir ki toksik ilişki dinamiği içerisinde bulunmak veya ilişkinizin toksik olup olmadığını anlamak çoğunlukla zorlu olabilir. Bir uzmandan destek almak toksik ilişkilere yönelik farkındalık kazanmanıza, kendi ilişkinizi analiz etmenize ve toksik ilişkinin yarattığı olumsuz etkilerden kurtulabilirsiniz. Ücretsiz ön görüşme sağlayarak terapide neler yapılabileceğini öğrenmek için bize ulaşabilirsiniz.
  • Antalya Terapi Nedir, Psikoterapiler Ne Kadar Sürer? Terapi Sürecinin Sıklığı ve Uzunluğu

    Antalya Terapi Nedir, Psikoterapiler Ne Kadar Sürer? Terapi Sürecinin Sıklığı ve Uzunluğu

    Antalya Terapi Nedir, Psikoterapiler Ne Kadar Sürer? Terapi Sürecinin Sıklığı ve Uzunluğu

    Psikoterapi Nedir?

    Psikoterapi kişilerin hayatta yaşadıkları belirli durumlar karşısında ortaya çıkan ve kendisini uzun vadede olumsuz etkileyen duygu, düşünce ve davranışsal sorunları profesyonel bir uzman ile ele almayı ve çözümlemeyi amaçlayan psikolojik destek türüdür.

    Psikoterapi Süreci: Seansların Sıklığı ve Uzunluğunu Belirlenmesi

    Terapi sürecinde genellikle seans süresi 45 ya da 50 dakikadır. Seansların sıklığı ve uzunluğunu belirleyecek ana faktörler kişilerin yaşadığı sorunlar, terapiden beklentileri ve terapi için seçilen ekoldür.  

    Yaşanılan Sorunlar ve Şiddeti

    Bazı yaşanılan problemler için kısa süreli terapiler etkili olabilirken bazı yaşanılan problemlerde terapinin etkili olabilmesi için daha uzun sürmesi gerekebilmektedir. Bunun yanı sıra kişilerin bu sorunlarla ne kadar süredir mücadele ettiği, yaşadığı sorunun şiddeti de seanslarının uzunluğunu etkileyebilmektedir.

    Terapinin sıklığını da yine aynı durumlar belirlemektedir. Bazı yaşanılan problemler için haftada bir veya on günde bir görüşme yeterli olabilirken bazı yaşanılan problemler için haftada iki veya daha fazla görüşme sağlanabilmektedir. Yaşadığınız problemler için terapi desteği almak istiyor ancak seans sıklığı ve uzunluğu hakkında bilgi almak istiyorsanız bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme sağlayabilir, terapi planınızı oluşturabilirsiniz.

    Uygulanan Terapi Ekolü

    Aynı zamanda terapide uygulanan ekole göre terapinin ortalama kaç seans süreceği değişkenlik göstermektedir. Örneğin, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapide seans sıklığı genellikle ortalama 6 seans iken, Bilişsel Davranışçı Terapide ortalama 8 – 12 seans sürebilmektedir. Psikodinamik Terapi sürecinde iki yıldan fazla sürebilmektedir. Burada unutulmaması gereken terapistin sizin yaşadığınız problemler için en uyumlu ekolü seçmesidir. Terapistinize terapiden beklentileriniz doğrultusunda hangi ekolde ilerleyeceğinizi ve neden bu ekolü tercih ettiğini sorabilirsiniz.

    Psikoterapi Nedir, Psikoterapiler Ne Kadar Sürer? Terapi Sürecinin Sıklığı ve Uzunluğu

    Terapiden Beklentiler

    Bir diğer önemli konu ise terapi sürecinin her birey için eşsiz ve farklı olduğudur. Bu nedenle her bireyin terapiden beklentileri, çözümlemek veya ortadan kaldırmak istediği sorunlar veya sorunların çokluğu farklılık gösterecektir. Örneğin, Bilişsel Davranışçı Terapinin genellikle ortalama 8 – 12 seans sürmesi sizin terapiden beklentileriniz için yeterli olacağı anlamına gelmez. Yaşadığınız problemler için kimi durumlarda 12 seans yerine 20 seans gerekebilir veya yaşadığınız problemler için 4 seansta çözüm bulabilirsiniz. İlk seans sonrasında veya terapistinizle yaptığınız ön görüşmede yaşadığınız problemler konusunda nasıl bir yol izleneceğini ve ortalama kaç seans süreceğini öğrenebilirsiniz.

    Günümüzde En Sık Tercih Edilen Psikoterapi Ekolleri Nelerdir?

    Günümüzde kullanılan farklı terapi ekolleri mevcuttur. Bu ekollerin terapi yapılandırmaları, psikolojik problemlere yaklaşımları, uygulanan yöntemler, seans sıklıkları ve uzunlukları birbirinden farklıdır. Terapi ekolünün seçiminde öncelikle bireylerin kişisel tercihleri etken olur. Örneğin kişiler uzmana ulaşarak ben Bilişsel Davranışçı Terapi ile veya Psikodinamik Terapi ile seans almak istiyorum diyebilirler.

    Kişi için en etkili olabilecek terapi ekolünün seçiminde ekollerle ilgili yapılan güncel araştırma çalışmaları, kişinin yaşadığı problemlerin içeriği, kişinin terapiden beklentileri ve terapi sürecine ayırabileceği zaman belirleyici olmalıdır.

    Bilişsel Davranışçı Terapi

    Bilişsel Davranışçı Terapi, kişilerin yaşadığı psikolojik sorunları ve bu sorunların sürmesinde etkili olan duygu, düşünce ve davranışları hedef alarak iyileşme ve çözümü sağlamayı amaçlar. Yapılan araştırma çalışmalarına göre, psikolojik problemleri sürdüren duygu – düşünce – davranışlarla çalışmak zamanla yaşanılan psikolojik sorunları ortadan kaldırmaktadır.

    BDT’nin günümüzde en sık tercih edilen psikoterapi ekolleri arasında yer almasının en önemli nedenleri hakkında en çok araştırma çalışması yapılmış ve birçok psikolojik problemin ortadan kalkmasında etkili olduğu bilimsel araştırmalarla gösterilmiş olmasıdır. Özetle Bilişsel Davranışçı Terapi günümüzde en güçlü bilimsel desteğe sahip terapi ekolü olarak kabul edilmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz BDT yazımızı inceleyebilirsiniz.

    Psikodinamik Terapi

    Psikodinamik terapi kişilerin yaşadığı problemlerde bilinçdışı süreçlere odaklanan bir terapi ekolüdür. Şu ana odaklanmaktan ziyade daha çok geçmişte yaşanılan deneyimlerin bugüne ait etkilerine ve duygu – düşünce boyutundaki etkilerine odaklanır. Ekolde bilinçdışından gelen etkileri anlayabilmek için seans içi çeşitli tekniklerden yararlanır.

    Özetle Psikodinamik Terapi sürecinde öncelikle yaşanılan problemler belirlenerek bu yaşanılan problemlerin çocukluktan itibaren hangi durumlarda ne şekilde ortaya çıktığı bulunarak geçmiş ve şu anda yaşanılanlar arasında bağ kurma hedeflenir. Psikodinamik terapiler yaklaşık 50 seanstan fazla sürebilmektedir. Genellikle haftada bir veya birden daha fazla seans gerçekleştirilir.

    Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi

    Kısa süreli çözüm odaklı terapi, belirli sorunlara yönelik hızlı ve kişiler için etkili çözümler bulmayı hedefleyen bir ekoldür. Genellikle belirli hedefler doğrultusunda çalışılarak kısa sürede etki görülmesi hedeflenir. Geçmiş yerine şu ana ve geleceğe odaklanan, yaşanılan problemlerden ziyade çözümleri üzerine daha ağırlık verilen, tekniklerin ve egzersizlerin ağırlıklı olduğu bir terapi ekolüdür. Temel olarak kişilere bakış açısı kazandırmayı hedefleyerek, çözüme gitme üzerine kurulu bir ekoldür.

    Unutmamak gerekir ki psikoterapi süreci her kişi için farklı ve eşsizdir. Kimi durumlarda kısa süreli terapilerden yararlanmak belirli problemleri hızlıca çözümlemek içine etkiliyken kimi durumlarda uzun süreli terapilerden yararlanmak kişiler için daha etkili olabilir. Aynı zamanda terapiden beklentilerinizi gerçekleştirdiğinizde terapi sürecini sonlandırabilir veya yeni terapi beklentileri, gündemler oluşturarak terapi sürecinize devam edebilirsiniz.

    Önemli olan sizin ne istediğiniz ve neye ihtiyacınızın olduğudur. Yine seansların sıklığını ve uzunluğunu kendi ihtiyaçlarınız doğrultusunda esnek bir şekilde düzenleyebilirsiniz. Seanslar hakkında daha fazla bilgi almak için terapide ilk seans yazımıza göz atabilir veya bizimle ücretsiz ön görüşme sağlayarak terapi süreci hakkında merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

    Psikoterapi Nedir, Psikoterapiler Ne Kadar Sürer? Terapi Sürecinin Sıklığı ve Uzunluğu

    Antalya Terapi Sıkça Sorulan Sorular

    Psikoterapi kimlere uygulanır?

    Psikoterapi, hayatında zorluklar yaşayan, yaşam kalitesini artırmak isteyen herkese uygulanabilir. 

    Seans ücretleri, terapistin deneyimi, seansın süresi, uygulanan ekole göre değişiklik gösterir. Detaylı bilgi için doğrudan bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    Evet, günümüzde online psikoterapi yaygınlaşmıştır ve araştırma çalışmalarıyla yüz yüze terapiler kadar etkili olduğu bulunmuştur.

    Terapistler, etik kurallar gereği seanslarda paylaşılan bilgileri gizli tutarlar. Gizlilik, terapist-danışan ilişkisinin temel unsurları arasında yer alır.

  • Breadcrumbing Nedir? Baş Etmek İçin 4 İpucu

    Breadcrumbing Nedir? Baş Etmek İçin 4 İpucu

    Breadcrumbing Nedir?

    Breadcrumbing manipülasyonu duygusal manipülasyonlar arasında yer almaktadır. Bu manipülasyonu uygulayan kişiler, romantik ilişki dinamiği içerisinde oldukları kişilere düşük seviyede ilgi göstererek partnerlerini ilişki içerisinde tutmaya devam ederler. Breadcrumbing manipülasyonuna maruz kalan kişiler:

    • İlişkilerine veya partnerine yönelik endişeli veya kaygılı bir ruh halinde olabilirler
    • İlişkinin nereye gittiğine yönelik belirsizlik yaşayabilirler
    • Kendilerine ve ilişkiye yönelik güven zedelenmesi yaşayabilirler
    • Belirsizliğe tahammülsüzlük gözlenebilir
    • Partnere yönelik ve ilişkilere yönelik hayal kırıklıkları ve hüsrana uğrama duyguları hakim olabilir
    • Partnere karşı artmış verici davranışlar sergileyebilirler
    Breadcrumbing-Nedir

    Breadcrumbing manipülasyonunu uygulayan kişilerin en sık yaptığı davranışlar:

    • Belirli aralıklarla mesaj gönderme veya arama
    • Günün belirli saatlerinde iletişimde olma
    • Belirli günlerde veya çok az yüz yüze buluşmaların gerçekleşmesi
    • Bir anda çok ilgili ve bir anda çok mesafeli davranmaları
    • İlişkiye ve beklentilere yönelik net söylemlerde bulunmama

    Kişiler Breadcrumbing Manipülasyonunu Neden Uygularlar?

    Bu manipülasyonu uygulayan kişilerde gelişmemiş benlik, düşük öz değer ve öz saygı, bağlanma stilleri, bağlanma sorunları, partnerden veya var olan ilişkiden emin olamama, yalnız kalmama isteği, başka ilişkilere yönelik kendini kapatmak istememe etkili olabilmektedir. Aynı zamanda kişilerin geçmişte yaşadıkları olumsuz – yıkıcı ilişkilerde etkili olabilmektedir.  

    Breadcrumbing Manipülasyonu Uygulayan Kişiler Nasıl Fark Edilir?

    İlişki dinamikleri içerisindeyken partner tarafından manipülasyona uğrayıp uğramadığını analiz etmek çoğunlukla zorlu bir süreçtir ve farkına varmak zaman alabilir. Ancak fark edilmesini sağlayacak belirli ipuçları vardır.

    Kısıtlı İletişim

    En önemli ipuçlarından biri kurulan iletişimdir. Breadcrumbing manipülasyonunu uygulayan kişiler sizinle oldukça kısıtlı bir iletişim kurarlar. Genellikle sizin mesaj atmanızı veya aramanızı bekleyebilirler veya günün belirli saatlerinde size her gün belirli standartlarda mesajlar ve aramalar gerçekleştirebilirler.

    Uzun süre sizi aramayabilirler, sonrasında bir anda arayıp veya mesaj atıp normalde hiç konuşmadıkları kadar uzun konuşabilirler. Kısıtlı ilgi gösterip, aralıklarla artmış ilgi gösterebilirler. Aynı zamanda yüz yüze görüşmektense telefondan iletişim kurmayı tercih edebilirler.

    Breadcrumbing-Nedir

    Kişi partneriyle olan ilişki dinamiği veya ilişkilere dair düşünce paylaşımlarını belirsizlikte tutabilir. Net söylemlerde bulunmayabilir. Partnerleriyle planlar yapabilir ancak bu planlarının çoğunu da belirsizlikte, ortada bırakma eğiliminde olabilir. Planların büyük bir kısmını iptal etme eğiliminde olur. Aynı zamanda geleceğe yönelik planlar yapmaktan kaçınabilir.

    Kısıtlı İlgi Gösterimi

    Breadcrumbing manipülasyonunu uygulayan kişiler genellikle partnerine kısıtlı düzeyde ilgi gösterirler. Çoğunlukla partnerlerinde kafa karışıklığına ve kaygılı düşüncelere yol açabilirler. Bunun sebebi bir ilgi gösteriyor bir ilgisiz davranıyor oluşundan kaynaklanır. Bazen ilgi gösterimini arttırsa da genellikle bu ilgi gösterimi yüzeysel kalma eğilimindedir. Partneriyle derin bağlantılar kurmak ve köklenmekten kaçınabilirler.

    Al – Ver Dengesinin Olmayışı

    Breadcrumbing manipülasyonunu uygulayan kişiler genellikle ilişki içerisinde al – ver dengesini sağlayamazlar. Genellikle ilişki için çabalayan, verici olan ve derin bağlantılar kurmaya çalışan kişi manipülasyona uğrayan kişi olur. Bu kişiler genellikle ilişkide verici olan tarafta yer almak istemez veya bunu bir dengede götürmeye yönelik çabaları olmaz.

    Özellikle sizinle ilişkinin hangi yöne gittiğine dair ve ilişkide yapılanlara dair sohbet etmekten kaçınma eğiliminde olabilirler. İlişkinin nereye gittiğine veya ciddiyetine yönelik sorular sorduğunuzda sizi paylaşımlarıyla ikna etmeye çalışabilirler ancak çoğunlukla davranış boyutunda değişimlere gitme eğiliminde olmazlar.

    Unutmamak gerekir ki her ilişki dinamiği birbirinden farklı ve eşsizdir yukarıda yer alan ipuçları yapılan araştırmalara göre düzenlenmiştir. Ancak ilişki dinamiklerine ve kişilere göre değişkenlik gösterebilir. Sizde Breadcrumbing manipülasyonuna maruz kaldığınızı düşünüyorsanız ve mücadele etmekte güçlük çekiyorsanız bizimle ücretsiz ön görüşme sağlayabilir, terapistimiz ile size özel olarak terapi planı oluşturabilirsiniz.

    Breadcrumbing ile Nasıl Başa Çıkılır?

    1. Partnerin Davranışlarını Analiz Etmek

    Manipülasyona maruz kaldığınızı düşünüyorsanız partnerin sizi şüpheye düşüren davranışlarını analiz edebilirsiniz. Partnerin davranışları karşısında sürekli olarak ve döngü halinde belirsizlik, endişe ve hayal kırıklığı yaşıyorsanız breadcrumbing manipülasyonuna maruz kalıyor olabilirsiniz. Aynı zamanda partneriniz sizi şüpheye düşüren ancak emin olamadığınız davranışlarını bir uzman eşliğinde de analiz edebilirsiniz.

    2. İlişkiden ve Partnerden Beklentileri Analiz Etme

    Bir ilişkiden ve partnerden neler beklediğinizi analiz ederek, var olan ilişki dinamiğiniz arasındaki farklılıkları gözden geçirebilirsiniz. Burada kendi idealiniz kadar sağlıklı bir ilişki dinamiğinde olması gerekenlere de bakmak oldukça önemlidir.

    3. Sağlıklı İletişim Kurmak

    Karşı tarafa ilişkiye ve kendisine dair duygu ve düşüncelerinizi açıklıkla paylaşın. İlişkinin ciddiyetine yönelik sormak istediğiniz soruları sorun ve partnere açık, net cevaplar beklediğinizi söyleyin. Karşı taraftan net cevaplar alamadığınız veya sizde olumsuz duygulara yol açan davranışların devam etmesi halinde sınırlarınızdan ve hangi davranışların sizin için sınır ihlali olduğundan karşı tarafa bahsedin.

    4. Uzman ile Görüşmek

    Duygusal manipülasyonlara kalmak uzun vade de kişilerde yıkıcı etkilere yol açabilmektedir. Sizde tek başınıza bu süreci yönetmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilirsiniz.

    Antalya Breadcrumbing Sıkça Sorulan Sorular

    Breadcrumbing ile ghosting arasındaki fark nedir?

    Ghosting, aniden ve tamamen iletişimi kesmek anlamına gelirken, breadcrumbing uygulayan kişiler karşı tarafa sürekli ama yüzeysel ilgi gösterirler.

    Bu manipülasyona maruz kaldığınızı düşünüyorsanız sınırları çizmek, açık iletişim kurmak ve profesyonel destek almak fayda sağlayabilir.

  • Yetersizlik Hissi Nedir? Nasıl Oluşur ve Yetersizlik İle Baş Etmek İçin 5 İpucu

    Yetersizlik Hissi Nedir? Nasıl Oluşur ve Yetersizlik İle Baş Etmek İçin 5 İpucu

    Yetersizlik temel inanç ve şemasına sahip olan kişilerin başarılı olacaklarına dair inançları oldukça düşüktür, kendilerini diğer insanlar kadar yeterli görme eğilimleri azdır, performanslarından tatmin olmazlar ve herhangi bir durumda başarı gösterdiklerinde kendilerini başarılı ve yeterli hissetmekte güçlük çekerler.

    Yetersizlik Hissi Nedir? Nasıl Oluşur ve Yetersizlik İle Baş Etmek İçin 5 İpucu

    Hiç kendinizi aşağıdaki gibi düşünürken buldunuz mu?
    • Asla yeterince iyi olamayacağım
    • Çevremdeki herkesten çok daha başarısızım
    • Kimse benim yetersiz olduğumu fark etmemeli
    • Kendimi o kadar yetersiz hissediyorum ki artık bununla baş edemiyorum
    • Başarılı olmak için ne kadar çok çabalarsam çabalıyım asla başarılı olamıyorum
    • Yaptığım hiçbir şey bana yeterli gelmiyor
    • Çok daha iyisini yapabilirdim

    Sizde çoğu zaman kendinize bunları söylerken buluyorsanız, yetersizlik ile mücadele ediyor olabilirsiniz. Yetersizlik genellikle yeterince iyi olmadığımız düşünceleri ile karakterizedir. Ancak genellikle bu düşüncelerin gerçek performansımız, başarılarımız ve yeteneklerimizle gerçek bir bağlantısı yoktur. Bu düşüncelerin oluşumunda kişilerin yetersiz olduğuna dair temel inançları ve şemaları etkendir.

    Yetersizlik-Hissi

    Imposter Sendromu Nedir?

    Yapılan araştırmalara göre Imposter sendromu yetersizlik temel inançlarını ile tetiklenen bir sendromdur. Bu sendrom kişinin yüksek performansına, gösterdiği başarılara, güçlü yönleri ve yeteneklerine rağmen kendini sürekli ve artmış şekilde yetersiz hissetmesiyle karakterizedir. Uzun vadede kişilerin yaşam kaliteleri oldukça düşer, gündelik hayatlarında, iş hayatlarında ve akademik hayatlarında işlevsel baltalanmalara yol açabilir. Sizde Imposter sendromu ile baş etmekte zorlandığınızı düşünüyorsanız, bizimle ücretsiz ön görüşme yaparak tedavi planı oluşturabilirsiniz.

    Yetersizlik Nasıl Oluşur?

    Yetersizlik temel inancının oluşumunda ebeveynlerin tutumları, akademik hayatta karşılaşılan kişiler, okul arkadaşları ve kişilerin çevresinde yer alan kişiler özetle çevresel faktörler etkili olabilmektedir. Erken çocukluk dönemlerinde yetersizlik düşüncelerini nasıl baş edeceklerini öğrenmekte zorlanan veya yeterli sosyal desteği alamayan kişiler yetişkin hayatında yetersizlik şemasıyla mücadele etmeye eğilimli olabilmektedir.

    Ancak bu yetersizlik şemalarının sadece çocuklukta oluşacağı anlamına gelmez. Kişilerin yetişkinlik döneminde olumsuz ve yetersizliği tetikleyeceği yıkıcı yaşam deneyimlerini yaşaması da yetersizlik şemalarının oluşumunda etkili olabilmektedir.

    Yetersizlik şemaları ile uzun süre mücadele etmek:

    • Stres ve kaygıyı arttırabilir. Başarısızlığa ve performans düşüklüğüne yönelik artmış korku ve endişe hali ortaya çıkabilir.
    •  Kişinin benliğinde özellikle öz güven ve öz değerinde zedelenmeler oluşabilir. Kişinin kendine karşı olan güveni ve inancı azalabilir.
    • Depresif belirtilerin oluşumunda etken rol oynayabilir.
    • Gündelik hayatta işlevsel baltalanmalara yol açabilir.
    • Erteleme davranışlarına, sorumlulukları yerine getirememe ve motivasyon kaybına yol açabilir.

    Yetersizlik İle Nasıl Baş Edilir?

    • Kişilerin kendilerini çevresinde yer alan insanlarla kıyaslaması ve bu kıyaslamaları düşünce ve davranışlarla sürdürmeleri uzun vadede yetersizlik temel inancını besleyen en önemli etkenlerden biridir. Bu davranışta değişime gitmek yetersizlik ile baş etmenin ilk adımlarından biridir. Kıyaslama davranışını değiştirmekte zorlanıyorsanız bize ulaşabilirsiniz.
    • Yetersizlik şemalarının oluşumunda etken olan önemli faktörlerden biri de çevresel faktörlerdir. Çevrenizde yıkıcı eleştirilerde bulunan kişilerin varlığı yetersizlik temel inancınızı besliyor olabilir. Bu kişiler ile var olan yakınlığın gözden geçirilmesi ve gerekli durumlarda sınır çizilmesi sağlıklı olabilmektedir.
    antalya-psikolog
    • Kişinin kendine gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koyması, yeteneklerini tekrardan gözden geçirmesi ve başarısızlıkları kadar başarılarına da odaklanması yetersizlik şeması ile mücadele etmede rol oynamaktadır.
    • Kişilerin yetersizlik temel inancını besleyici düşüncelerini tespit etmesi ve bunların üzerine yoğunlaşması, analiz etmesi yetersizlik temel inancını azaltıcı etkenlerden biridir. Düşüncelerinizle nasıl çalışacağınızı bilmiyorsanız, düşünce egzersizleri için bize ulaşabilirsiniz.
    • Uzun süredir yaşanan yetersizlik temel inancıyla baş etmek oldukça zorlu bir deneyimdir ve kimi zamanlarda yönetmek gittikçe zorlaşabilir. Sizde yetersizlikle baş etmekte güçlük çekiyorsanız ve gündelik yaşamınızı olumsuz etkiliyorsa bununla ilgili her zaman profesyonel bir destek alabileceğinizi unutmayın. Bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme planlayabilir, kişiselleştirilmiş terapi planınızı oluşturabilirsiniz.

    Antalya Yetersizlik Hissi Sıkça Sorulan Sorular

    Yetersizlik duygusu hangi psikolojik sorunlara yol açabilir?

    Yetersizlik hissinin uzun vadede, depresyon, kaygı, sosyal fobi ve düşük öz saygı, öz değer gibi psikolojik sorunlara neden olduğu bilinmektedir.

    Yapılan araştırma çalışmalarında, bilişsel davranışçı terapinin (BDT), yetersizlik hissiyle başa çıkmada etkili bir yöntem olduğu bulunmuştur.

    Özgüven eksikliği, kişinin kendine olan inancının düşük olmasıdır. Yetersizlik hissi ise belirli konularda kendini eksik hissetme durumudur.

    Yetersizlik hissi, romantik ilişkilerde kıskançlık, bağımlılık veya iletişim sorunlarına yol açabilir. Kişiler, partnerinin kendisini terk edeceğinden korkabilir veya sürekli onay alma ihtiyacı hissedebilir. 

    Yetersizlik hissi, iş performansını düşürebilir ve kişinin kendini sürekli kanıtlama ihtiyacı duymasına neden olabilir. 

  • Psikolojik Rüya Yorumu: Psikolojide Rüya Analizi & Rüya Yorumu

    Psikolojik Rüya Yorumu: Psikolojide Rüya Analizi & Rüya Yorumu

    Rüyalar geçmişten günümüze insanların merak ettiği ve çözümlemeye çalıştığı bir olgudur. Birçok farklı alan rüyalar ile ilgilenmiş ve çözümlemeye çalışmıştır. Psikoloji disiplini de rüyaların gizemini analiz etmeye ve çözümleye çalışan alanlardan biridir.

    Psikolojik Rüya Yorumu: Rüya Analizi & Rüya Yorumu

    Rüya Nedir?

    Rüyalar geçmişten günümüze insanların merak ettiği ve çözümlemeye çalıştığı bir olgudur. Birçok farklı alan rüyalar ile ilgilenmiş ve çözümlemeye çalışmıştır. Psikoloji disiplini de rüyaların gizemini analiz etmeye ve çözümleye çalışan alanlardan biridir.

    Rüya görme hali bireylerin uykusunun REM evresinde gerçekleşen işitsel ve görsel algıya bağlı bir olgudur. Rüyalar duyusal, motor, duygusal ve bireylerin diğer deneyimleriyle karakterize olan psikolojik ve fizyolojik bir süreçtir.

    Psikolojik-Rüya-Yorumu-Rüya-Analizi-Rüya-yorumu

    Rüya görme hali bireylerin uykusunun REM evresinde gerçekleşen işitsel ve görsel algıya bağlı bir olgudur. Rüyalar duyusal, motor, duygusal ve bireylerin diğer deneyimleriyle karakterize olan psikolojik ve fizyolojik bir süreçtir.

    Psikoloji Tarihinde Rüya Analizi

    Psikoloji disiplininin oluşumundan itibaren rüyalar üzerinde durulan alanlardan biri olmuştur. Rüya analizleri ve çözümlemeleriyle ilgili birçok çalışması bulunan Sigmund Freud rüyaları bastırılmış duyguların ve arzuların yansıması olarak tanımlarken, Carl Jung bireylerin bilinçdışı süreçlerine dair ipuçları sunduğunu vurgulamıştır.

    Rüya analizleri ile ilgili araştırma yapan birçok uzmanın hemfikir olduğu nokta rüyaların yaşamımız esnasında bastırdığımız durumların, duyguların, arzuların dışavurumunu sağladığı yönündedir. Bu dışavurum sayesinde bastırılan şeyler açığa çıkar ve kişinin keşfetmesine olanak sağlar.

    Neden Rüya Görürüz?

    Rüya görmek bilişsel, biyolojik ve psikolojik alanlarda bireylere hizmet etmektedir. Psikolojik açıdan rüya görmenin sebebini açıklayan birçok farklı teori mevcuttur. En genel haliyle bireyler gördükleri rüyalar sayesinde yaşadığı olayları, duyguları ve düşünceleri analiz edebilirler ve farkındalık kazanabilirler. Bunun yanı sıra rüya analizleri sayesinde bireyler farkında olmadıkları ancak kendilerini etkileyen yaşam deneyimlerini, duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını keşfedebilirler. Sizde rüyalarınızı keşfetmek ve bir uzman eşliğinde analiz etmek istiyorsanız bize ulaşabilir, sürece dair bilgi almak için ön görüşme planlayabilirsiniz.

    Psikolojik-Rüya-Yorumu-Rüya-Analizi-Rüya-Yorumu

    Terapi Odasında Rüyanın Rolü

    Terapi sürecinde, danışan bir rüya günlüğü tutabilir, tekrarlı gördüğü rüyaları terapistine anlatabilir. Bu süreçte terapist ve danışan rüyaları birlikte inceleyip analiz ederler. Danışan rüyasını anlatır veya belirli kısımlarını canlandırabilir, rüyayı yeniden yaşantılayabilir, rüyada görülenler ile danışanın hayatıyla bağlantılar kurulur.

    Rüya Analizlerin Katkıları Nelerdir?

    • Bireyler kendilerine, benliklerine ve yaşadıkları sürece dair içgörü elde edebilirler.
    • Bireyler farkında olmadıkları durumları ve durumları oluşturan tetikleyicileri keşfedebilirler.
    • Yaşam deneyimleri ile geçmiş deneyimler arasında köprü kurmalarına olanak sağlar.
    • Duygu, düşünce ve davranışlar arasında var olan dinamiğe yönelik farkındalık artar.

    Unutmamak gerekir ki, rüyaların oluşumunda bireylerin yaşadığı olaylar, duygular ve düşünceler ana etkendir. Herkesin gördüğü rüyalar ve bu rüyada görülenlerin anlamları kişiye özeldir. Bu nedenle rüyalar yaşam deneyimlerini analiz etmeyi ve farkındalık kazandırmayı sağlayabilecek eşsiz kaynaklardan biridir. Sizde rüyalarınızı analiz etmek ve benliğinizi derinlemesine keşfetmek için bize ulaşabilirsiniz.

    Kaynakçalar

    American Psychological Association (APA) | Dictionary of Psychology: Dream

    Benedetto, P. (2009). Dreams. In Jungian Analysis.

    Jones, J. (n.d.). About how we work with dreams in psychoanalysis. In Sigmund Freud Life and Work.

    Antalya Psikolojik Rüya Yorumu Sıkça Sorulan Sorular

    Rüyaların psikolojik yorumu için en iyi kitaplar hangileridir?

    Rüya analizi üzerine yazılmış bazı önemli kitaplar şunlardır:

    • Sigmund Freud – Rüyaların Yorumu
    • Carl Jung – Rüya Analizi
    • Ann Faraday – Rüyalarınızı Anlamanın Yolları

    Kendi rüyalarınızı yorumlamak mümkündür, ancak bazı durumlarda bir uzmandan destek almak faydalı olabilir. Özellikle sık tekrar eden aynı rüyayı görmek, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimleri içeren rüyalar veya artmış duygusal etkiler bırakan rüyalarınız varsa, bir uzmandan destek alabilirsiniz.

    Evet, rüyalar genellikle bilinçdışımızdaki düşüncelerin, duyguların ve bastırılmış durumların bir yansımasıdır.

    Tekrarlayan rüyalar genellikle çözümlenmemiş psikolojik sorunlara işaret edebilmektedir.

    Bilinçdışınızın, geçmiş ilişkinizle ilgili çözümlenmemiş duyguları işlediğine işaret edebilmektedir.

    Psikolojik açıdan, özgürlük, kontrol kazanma veya yaşamınızdaki bir engelin aşılmasına işaret ediyor olabilir.

    Psikolojik açıdan, kontrol kaybı, güvensizlik veya ani değişikliklere işaret edebilir.

  • Kaybetme Korkusu Nedir? Nasıl Baş Edilir? Kaybetme Korkusu İle Baş Etmek İçin 4 İpucu

    Kaybetme Korkusu Nedir? Nasıl Baş Edilir? Kaybetme Korkusu İle Baş Etmek İçin 4 İpucu

    Kaybetme Korkusu Nedir? Nasıl Baş Edilir?

    Kaybetme korkusu bireylerin önem atfettiği şeyleri kaybetmeye yönelik gelişen duygusal bir tepkimedir. Kaybetme korkusu bir kişiye karşı oluşabileceği gibi nesnelere, kişinin yaşamında var olan ve değer verdiği durumlara (kariyer, akademik hayat, var olduğu konum) yönelikte oluşabilir. Bu duygusal tepkime yaşandığında kişiler sıklıkla kaygı, endişe, korku ve üzüntü gibi duyguları deneyimleyebilirler. Bu duygulardan bazen sadece biri şiddetli şekilde yaşanabilirken bazen birkaçı aynı anda kişiye eşlik edebilir.

    Kaybetme korkusu bazen olumsuz bir yaşam olayı meydana geldiğinde ortaya çıkabilirken bazen de kişilerde kalıcı hale gelebilir. Kalıcı hale geldiği durumlarda kişiler bu duyguyu düşünce ve davranışlarında sürdürme eğiliminde olurlar. Kişide kalıcı hale gelmesi kişinin gündelik hayatında işlevsel baltalanmalara yol açar ve hayat kalitesini olumsuz etkiler.

    Kaybetme-Korkusu-Nedir

    Kaybetme Korkusunun En Sık Görüldüğü Alanlar

    • Sevilen kişiyi kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Kariyeri kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Maddi varlıkları kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Var olan başarıları kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Bağımsızlığı kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Sağlığı kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Hayatı kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Değer verilen kişileri kaybetmeye yönelik duyulan korku

    Kaybetme Korkusu Nasıl Oluşur?

    Kaybetme korkusunun oluşumunda etkili olan birçok faktör vardır. Öncelikli bahsedilmesi gereken faktör kişisel faktörlerdir. Kaybetme korkusu herkeste farklı nedenlerle oluşabilir. Bu nedenle kişide kaybetme korkusunun oluşumunda etkili olan tetikleyiciler, duygu, düşünce ve davranışların analiz edilmesi oldukça önemlidir. Sizde kaybetme korkusu ile baş etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilir, ön görüşme ile terapi süreci hakkında bilgi alabilirsiniz. Diğer yandan yapılan araştırmalara göre kaybetme korkusunun oluşumunda en sık etkili olan birkaç faktör bulunmaktadır. Bunlar:

    • Kişinin bağlanma stili
    • Kişinin çocukluk yıllarında ailesiyle olan ilişkisi ve yetiştiriliş tarzı
    • Kişinin yaşadığı olumsuz deneyimler
    • Kişinin kaybetme korkusuyla uyumla olarak ortaya çıkan kontrol etmekte ve baş etmekte zorlandığı olayların varlığı
    antalya-psikolog

    Kaybetme Korkusunu Ortadan Kaldırmak İçin 4 İpucu

    • Kaybetme korkusunun oluşumunda etkileyici olan tetikleyicileri belirlemek buradaki duygu, düşünce ve kaybetme korkusunu sürdüren davranışları bulmak ve burada değişimlere gitmek kaybetme korkusunu ortadan kaldırmaya yardımcı olmaktadır.
    • Kaybetme korkusu artmış ve uzun süreli yaşandığı durumlarda kişiler bu korkuyla tek başına mücadele etmekte zorluk çekebilirler. Sizde tek başınıza bu korku ile mücadele etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilirsiniz. Terapi ile kaybetme korkunuzun oluşumunda etkili olan faktörleri bir uzman eşliğinde analiz ederek korkunuzu ortadan kaldırabilirsiniz.
    • Kişilerin değer şemalarını tekrardan oluşturması, öz değer, öz saygı düzeylerine bakması ve hayatının odak noktasına kendisini koyması kaybetme korkusunu yönetmekte etkili olmaktadır.
    • Kişinin kendi öz bakımını arttırması ve kaybetme korkusu ile mücadele ederken öz bakımını aksatmaması duygunun şiddetinin azalmasında ve yönetilebilir düzeyde olmasında etkili olmaktadır.

    Antalya Kaybetme Korkusu Sıkça Sorulan Sorular

    Kaybetme korkusu neden ortaya çıkar?

    Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, bağlanma problemleri, özgüven eksikliği gibi faktörler kaybetme korkusunun başlıca nedenleri arasında yer almaktadır.

    Kaybetme korkusu, ilişkilerde artmış kıskançlık, güvensizlik ve artmış kontrol davranışlarına yol açabilir.

    Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimler veya  travmatik deneyimler, ilerleyen yaşlarda kaybetme korkusunun gelişmesinde etkili olabilir.

    Kaybetme korkusu artmış şekilde deneyimlenmeye başlandığında ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilediğinde, profesyonel destek almak önemlidir. Terapiler, kişiler için kaybetme duygusunun anlaşılması ve yönetilmesinde etkili yöntemler sunar.

    Kaybetme korkusu terapiler ve terapiler sırasında uygulanan uygun teknikler ile tamamen ortadan kaldırılabilir.

  • Zihinsel Esneklik Nedir? Zihinsel Esnekliği Arttırmanın 4 Yolu

    Zihinsel Esneklik Nedir? Zihinsel Esnekliği Arttırmanın 4 Yolu

    Yapılan araştırmalara göre zihinsel esnekliğin varlığı bireyleri depresyon, kaygı, panik bozukluk gibi psikolojik problemlerden koruyucu bir işleve sahiptir. Aynı zamanda zihinsel esnekliğe sahip bireyler, zihinsel esnekliği düşük olan bireylere kıyasla daha işlevsel stres yönetimi sağlayabilmektedirler.

    Zihinsel Esneklik Nedir? Zihinsel Esnekliği Arttırmanın 4 Yolu

    Zihinsel esneklik bireylerin karşılaştığı yeni durumlar ve koşullar karşısında uyum sağlama ve davranış geliştirme becerisi ile karakterizedir. Zihinsel esneklik bireylere:

    • Düşüncelerini analiz etme,
    • Karşılaşılan yeni olayları analiz etme,
    • Karşılaşılan durumlara uyum sağlama,
    • Etkili baş etme mekanizmaları oluşturma bakımından fayda sağlar.
    Zihinsel-Esneklik

     

    Zihinsel esnekliğin en önemli özelliklerinden biri bireylerin aynı durumlar karşısında uzun vadede kişiye yarar sağlamayan davranışları sergilemeleri yerine sorun çözücü davranışlara baş etme mekanizmalarını kullanarak daha hızlı yönelmelerini sağlamasıdır. Unutmamak gerekir ki, zihinsel esneklik öğrenilen ve zaman içerisinde gelişen bir mekanizmadır.

    Zihinsel Esnekliğin Diğer Önemli Özellikleri:

    • Zihinsel esnekliğe sahip bireyler yeni ve çözülmesi zor durumlarla karşılaştıklarında baş etme mekanizmalarını işlevsel şekilde kullanabilirler
    • Karşılaştıkları durumları ve olayları farklı bakış açılarından değerlendirebilirler
    • Stresli olaylar karşısında hızlı çözümler üretip, davranış sergileyebilirler
    • Hatalarını analiz etme ve çözümleme konusunda kendilerine karşı daha esnek olabilirler
    • Düşüncelerini analiz etme ve ifade etmede zorlanmazlar
    • Olumsuz duyguları daha etkili şekilde yönetebilirler
    • Zorlu yaşam olayları ve hayatta değişen olumsuz koşullara karşı dirençleri daha yüksek olur
    Zihinsel-Esneklik

     Zihinsel Esnekliği Arttırmanın Yolları

    • Yaşanılan olaylar karşısında duygu ve düşüncelerin farkına varmak, üzerine yoğunlaşmak ve farkındalık kazanmak zihinsel esnekliği arttırmanın en önemli yöntemlerinden biridir. Kişinin duygu ve düşüncelerine yönelik farkındalık kazanması zihinsel esnekliği arttırmasının yanı sıra stres ve kaygıyı daha etkili şekilde yönetmesini sağlar.
    • Nefes egzersizleri ve kas gevşetme teknikleri uygulayarak kişinin kendi bedenini tanıması ve zorlu yaşam olayları esnasında bu teknikleri kullanarak bireylerin şu anda kalabilmesi de zihinsel esnekliği arttırdığı bilinmektedir.
    • Olaylar karşısında farklı bakış açılarından bakabilmeye dair düşünce pratikleri yapmak ve sosyal destek mekanizmalarından yararlanmak zihinsel esnekliği arttırmaktadır. Bu sayede bireylerin analiz yeteneğini gelişirken aynı zamanda farklı olaylar karşısında daha işlevsel çözüm yolları arama becerileri de gelişmektedir.
    • Hayatta yaşanan belirsizliklere karşı tölarans geliştirmek, kısır döngüye sokan davranışlar yerine sorun çözücü davranışlara yönelmek, kaçınma ve kısıtlayıcı davranışlardan uzak durmak, olumsuz duyguların geçici olduğunu bilmek zihinsel esnekliği arttırmakta önemli olan diğer adımlardan biridir. Bunları tek başınıza yapmakta güçlük geçiyorsanız, bizlere ulaşarak ön görüşme planlayabilir ve terapi sürecinde neler yapılabileceğini dair görüşme sağlayabilirsiniz.

    Zihinsel esneklik bireylere olumsuz durumlarla daha etkili baş etmelerine olanak sağlar. Bu nedenle kişiler olumsuz duygu ve düşüncelerin etkisinden daha hızlı çıkarak, kendilerini kısır döngüye sokacak davranışları engellemişler olurlar. Bu nedenlerle zihinsel esnekliğin hayatımızdaki rolü oldukça önemlidir.

    Unutmamak gerekir ki zihinsel esneklik zaman içerisinde oluşan sürekli değişen ve gelişen bir yapıdadır. Bireyler zaman içerisinde zihinsel esnekliği kendi başlarına sağlayabilirken kimi durumlarda sağlamakta güçlük çekebilirler. Sizde zihinsel esneklik sağlamakta güçlük çekiyorsanız, zihinsel esnekliğinizi arttırmak için bize ulaşabilirsiniz.

    Zihinsel-Esneklik

    Kaynakçalar

    Canas J.J., Fajardo I., Salmeron L. (2006). Cognitive flexibility. International Encyclopedia of Ergonomics and Human Factors

    Dennis, J. P., & Vander Wal, J. S. (2010). The Cognitive Flexibility Inventory: Instrument development and estimates of reliability and validity.

    Antalya Zihinsel Esneklik Sıkça Sorulan Sorular

    Zihinsel esnekliğin önemi nedir?

    Zihinsel esneklik sağlayabilmek, stres yönetimi, problem çözme, duygu regülasyonu ve yaşam memnuniyeti açısından önemlidir.

    Zihinsel esneklik, kişilerin stresi ortaya çıkaracak durumlarla karşılaştıklarında etkili başa etme mekanizmalarını kullanmalarını sağlayarak stres yönetimi daha kolay ve işlevsel hale getirir.

     

    Zihinsel esneklik sağlayabilmek, duyguları düzenlemeye ve olumsuz duygularla etkili başa çıkma teknikleri geliştirmeye yardımcı olur.

    Zihinsel esneklik testi, kişilerin hayatta yaşanan olumsuz durumlar ve deneyimlerle nasıl başa çıktığını değerlendiren bir araçtır. Bize ulaşarak, zihinsel esneklik testini ücretsiz olarak yaptırabilir, uzmanımız ile test sonuçlarını değerlendirebilirsiniz.

  • Nasıl Aşık Oluyoruz? Sternberg Aşk Kuramı

    Nasıl Aşık Oluyoruz? Sternberg Aşk Kuramı

    Geçmişten günümüze aşk, sevmek ve sevilmek üzerine birçok araştırma yapılmış, teoriler geliştirilmiştir. Bu yazıda Robert Sternberg’in Aşk Üçgeni teorisini inceleyeceğiz.

    Nasıl Aşık Oluyoruz? Sternberg Aşk Kuramı

    Yaptığı çalışmalara göre aşk temel olarak üç bileşenle oluşur. Bu bileşenler yakınlık, tutku ve bağlılıktır. Bu üç unsur bir arada bulunduğunda “bütünleşmiş aşk” yaşanır. Sternberg bu üç bileşeni yaptığı çalışmalarla farklı olarak bütünleştirerek ilişki dinamikleri üzerinden analiz etmiştir.

    Yüksek Bağlılık, Düşük Tutku – Yakınlık

    İlişki dinamiğinde birbirlerine karşı olan bağlılık yüksektir ancak tutku ve partnerler arasında kurulan yakınlık sınırlıdır. Bu ilişkiler daha çok işbirliği yapabilmeye ve karşılıklı hissedilen güvene dayalıdır.

    Düşük Bağlılık, Yüksek Tutku – Yakınlık

    İlişki dinamiğinde hissedilen tutku ve kurulan yakınlık olması gereken düzeyde olsada kurulması gereken bağlılık zayıftır. Bu ilişki dinamiklerinin ilerleyen süreçlerinde bağlılığa yönelik problemler yaşanabilir.

    Nasıl-Aşık-Oluyoruz-Sternberg-Aşk-Kuramı

    Yüksek Yakınlık, Düşük Tutku – Bağlılık

    İlişki dinamiğinde partnerler birbirleriyle yüksek düzeyde yakınlık kurarlar. İletişimleri, paylaşımları sağlıklıdır. Birbirleriyle vakit geçirmekten keyif alırlar. Ancak birbirlerine karşı tutkuları ve bağlılıkları azdır. Bu kişiler birbirleriyle çok iyi iki arkadaş olabilseler de uzun vadede romantik ilişkilerde olması gereken tutku ve bağlılığa yönelik problem yaşama eğilimde olurlar.

    Düşük Yakınlık, Yüksek Tutku – Bağlılık

    Tutku ve bağlılık olmasına rağmen, ilişki dinamiklerinde kurulması gereken yakınlık yeterince kurulamamıştır. Uzun vadede yakınlığın kurulamamasından kaynaklı ilişki problemleri yaşanabilir.

    Yüksek Tutku, Düşük Bağlılık – Yakınlık

    Partnerler arasında tutku ve birbirlerine karşı çekim vardır. Aralarındaki fiziksel çekim ve heyecan benzeri duygular oldukça yüksektir. Ancak olması gereken yakınlık ve bağlılık eksiktir. Kısa vadeli oldukça besleyici bir dinamik olsa da uzun vadede partnerler için bu ilişki yetersiz kalır ve kurulamamış bağlılık – yakınlığa yönelik problemler başlar.

    Düşük Tutku,  Yüksek Bağlılık – Yakınlık

    Partnerlerin birbirine karşı hissettikleri duygu ve çekim kısıtlıdır. Ancak kurulması gereken yakınlık ve bağlılık mevcuttur. İlişki içerisinde rahat, huzurlu olma ve bir takım karşılıklı alışkanlıklar, rutinler mevcuttur. Bu ilişki dinamikleri uzun vadede devam edebilir ancak partnerler çekime yönelik problemler yaşama eğiliminde olurlar.

    Düşük Bağlılık, Tutku ve Yakınlık

    Bu ilişki dinamiklerinde olması gereken üç bileşende eksiktir veya kısıtlıdır. Dinamik genellikle bir belirsizlik içerisinde ilerler ve uzun vadede partnerlerde yıkıcı etkilere yol açabilir.

    Yüksek Tutku, Bağlılık ve Yakınlık

    İlişki dinamiğinde olması gereken üç bileşende mevcuttur. İdealize edilen ilişki dinamiği türüdür. Unutulmaması gereken, ilişkide bazı bileşenler eksik veya olması gereken düzeyden daha az olabilir ancak bu arttırılamayacağı anlamına gelmez. İlişkinizde bu üç bileşenden birinin eksik olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçerek, ücretsiz ön görüşme yapabilir ve nasıl bir yol izlenebileceğini uzmanımızla değerlendirebilirsiniz.

    İlişki Dinamikleri

    Sternberg’in Aşk Kuramı, ilişki dinamiklerinin karmaşık doğasını ve aşkın bir ilişki dinamiğinde nasıl var olabileceğini açıklaması bakımından oldukça yararlıdır. Ancak sadece bu kavramlar ile ilişkiyi değerlendirmek yanlış olur. Partnerlerin kurdukları özdeşim, partnerlerin uyum içersinde olduğu ve olamadığı durumlar, kişinin yetiştiği coğrafya ve partnerlerin yaşam deneyimleride aşkı nasıl idealize ettikleri ve sürdükleri üzerinde etkendir.

    İlişkilerin zaman içerisinde değişip, dönüştüğünü unutmamak gerekir. Burada açıklanan ilişki dinamiklerinden hiçbiri bir diğerinden iyi veya kötü değildir. Önemli olan bu dinamiklerde partnerlerin kendi yaşadıkları eksiklikleri ve kısıtlılıkları bulup onları değiştirmeye karşı çabalamalarıdır. İlişkinizde bir takım değişimlere giderek bir uzmandan destek alabilir aynı zamanda çift terapisi yazımızı inceleyebilirsiniz.

    Bileşenleri Güçlendirmek Adına İpuçları

    Yakınlığı Arttırmak İçin

    • Yakınlığın ilk adımı yapılan paylaşımlardır. Bu nedenle kaliteli vakit geçirmek oldukça önemlidir
    • Gerçekte hissedilen duygu ve düşünceleri açabilmek partnerler arasındaki yakınlığı arttırır
    • Olumsuz yaşam deneyimleriyle mücadele ederken partnerden destek almak
    • Ortak ilgi alanları ve birlikte yapılan rutinler oluşturma
    • Fiziksel temas yakınlığın bir diğer önemli bileşenleri arasında yer alır. Partnerlerin birbirleriyle fiziksel temasta bulunması hem yakınlık oluşturur hem de var olan yakınlığı korur

    Bağlılığı Arttırmak İçin

    • İlişkinizin eşsiz olduğunu ve partnerin hayatınızda en çok özdeşim kuracağınız insan olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle ilişkinize duygusal yatırımlar yapmanız gerekir. Geleceğe yönelik planlar yapmak, ortak kararlar almak, birlikte vakit geçirmek ve duygusal olarak partnerin yanında olmak bağlılığı arttırır
    • Güven duygusunu zedeleyebilecek durumlardan uzak durmak
    • Olumsuz yaşam deneyimlerinde partnerle paylaşmak, gerektiği durumlarda yardım istek ve çözümü partnerle aramak kurulan bağlılığı ve özdeşimi korur
    • Temas halinde kalmak, belirli rutinler oluşturmak ve sadece partnerle yapılan etkinliklerin varlığı hem bağlılığı oluştururken hem de uzun vadede korur

    Tutkuyu Arttırmak İçin

    • İlişkide var olan rutinlerin dışına çıkmak, yeni şeyler deneyimlemek, haz – heyecan gibi duyguları oluşturacak aktivitelere yönelmek partnerler arası duyguyu arttırır
    • Fiziksel teması korumak tutkunun sürekliliği için önemlidir
    • Duygusal yatırımlar yapmak, sevgi dilini kullanmak ve romantiklik tutkuyu besleyen diğer etkenler arasında yer alır
    Nasıl-Aşık-Oluyoruz-Sternberg-Aşk-Kuramı

    Antalya Nasıl Aşık Oluyoruz? Sıkça Sorulan Sorular

    Bütünleşmiş aşk nedir ve nasıl tanımlanır?

    Bu kuram bütünleşmiş aşkı, yakınlık, tutku ve bağlılığın bir araya geldiği sağlıklı aşk olarak tanımlar.

    Bu kurama göre sağlıklı bir ilişki için yakınlık, tutku ve bağlılığın ilişkide bulunması gerekir.

    Bu kuram sayesinde, ilişkide hangi bileşenlerin eksik olduğu belirlenerek, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarına ve ilişkideki sağlıksız durumları ortadan kaldırmalarına yardımcı olabilir.

    Evet, Sternberg’in Aşk Üçgeni Kuramı ilişki sorunlarını anlamada ve çözmede faydalıdır. Bir ilişkide sorun yaşandığında, bu üç bileşenden hangisinin eksik olduğunu analiz etmek, sorunun kaynağını anlamaya ve çözümlemeye yardımcı olabilir.

    Yapılan araştırmalar, özellikle tutkulu aşkın zamanla azalma eğiliminde olduğunu gösterirken, bağlılık ve duygusal yakınlık gelişirse uzun süreli ve derin bir aşkın mümkün olabileceğini vurgulamaktadır.