Blog

  • Anneler İçin Ruh Sağlığı Atölyesi

    Anneler İçin Ruh Sağlığı Atölyesi

    Doğum öncesi ve doğum sonrası dönemlerde fiziksel sağlık kadar annenin ruh sağlığı da önemlidir. Anne adayının stres yönetimi, beslenme, ailenin yeni rol ve sorumluluklarıyla başa çıkma becerileri, duygusal destek alabilmeleri gibi faktörler anne ve bebek sağlığı üzerinde etkilidir.

    Anneler İçin Ruh Sağlığı Atölyesi

    Anneler İçin Ruh Sağlığı Atölyesi

    Atölye İçeriği

    • Doğum öncesi ve doğum sonrası duygu dalgalanmaları
    • Yetersizlik hissi
    • Sınır koyma
    • Partnerle ilişkide yaşanan problemler
    • Doğum öncesi ve doğum sonrası yaşananların psikolojik etkileri
    • Fiziksel ve ruhsal değişimler

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    – Terapi Antalya –

    Atölyemiz katılımcıların isteği doğrultusunda birebir olarak da düzenlenmektedir. Atölyeye katılım sağlamak için bize ulaşabilirsiniz.

  • Psikoloji Öğrencileri İçin Atölye

    Psikoloji Öğrencileri İçin Atölye

    Atölyede mesleğe dair kafanızdaki soru işaretlerini gidermek, yol haritası çizmeye katkı sağlamak amaçlanmaktadır.

    Psikoloji Öğrencileri İçin Atölye

    psikoloji öğrencileri için atölye

    Atölye İçeriği

    • Terapide temel ilkeler
    • İlk görüşmenin önemi & Öykü alma
    • Görüşme sürecinde sık yapılan yanlışlar
    • Terapi ekolleri & Süpervizyon süreci
    • Etik ilkeler ve sınırlar
    • Sosyal medya kullanımı
    • Soru & Cevap

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    – Terapi Antalya –

    İsteyen katılımcılar için atölye birebir olarak da düzenlenmektedir. Atölyeye katılmak için bize ulabilirsiniz.

  • Duygu Regülasyonu ve Hayatımızdaki Önemi

    Duygu Regülasyonu ve Hayatımızdaki Önemi

    Duygu Regülasyonu ve Hayatımızdaki Önemi

    Duygu regülasyonu, bireylerin günlük hayatlarında duygularını fark edebilmesi, kontrol edebilmesi, duygusal tepkilerini değerlendirebilmesi ve kendi iç dünyasında hissettiği duyguları düzenleyebilmesidir. Duygu regülasyonunu sağlayabilmek olumsuz yaşam olaylarıyla mücadele ederken yön bulmamızı sağlayan son derece kritik bir beceridir. Bu yazıda duygu regülasyonunun önemini, duygu regülasyonu için kullanılabilecek farklı stratejileri keşfedeceğiz.

    Duygu Regülasyonunun Önemi Nedir?

    Duygular hayatımızda önemli bir rol oynar. Kendimizi ifade etmemize, ihtiyaçlarımızı dile getirmemize yardımcı olurlar ve harekete geçmemiz için bize çeşitli sinyaller gönderirler.

    Bununla birlikte, olumsuz duygular deneyimlediğimizde ve bu olumsuz duygular bizim için zorlayıcı veya baş etmesi güç olduğunda duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade edemeyebiliriz veya duygularımız doğrultusunda bizim için işlevsiz olan davranışlar sergileyebiliriz.

    Örneğin, kendimizi aşırı endişeli hissediyorsak, bu endişeden kurtulmak adına kaçınma davranışları sergileyebiliriz veya kendimizi kızgın – öfkeli hissedersek, sonradan pişman olacağımız şeyler söyleyebilir veya yapabiliriz.

    Duygu Regülasyonu ve Hayatımızdaki Önemi

    Duygu regülasyonunun nasıl sağlanabileceğini öğrenmek ve bunu uygulamaya başlamak oldukça önemlidir. Bireyler duygularını sağlıklı bir şekilde düzenlediğinde deneyimlenen olumsuz duygular daha kolay yönetilebilir hale gelir, daha sağlıklı ilişkiler kurulabilir, diğer insanlarla yaşanan çatışmalar azabilir ve zorlu yaşam deneyimleriyle daha kolay bir şekilde başa çıkılabilir. Bunlara ek olarak yapılan araştırmalarda duygu regülasyonunun kaygı, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk gibi psikolojik sorunlarda yaşanan semptomlarının şiddetini azaltmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

    Duygu Regülasyonu Nasıl Yapılır?

    Yapılan araştırmalara göre, duyguları düzenlemek için kullanılabilecek birçok farklı strateji vardır. En yaygın stratejilerden bazıları şunlardır:

    Hissedilen duygu ve düşüncelerin farkına varmak: Duygu ve düşüncelere karşı farkındalık kazanmak duygu regülasyonun temel adımlarından biridir. Kişinin kendi duygu ve düşüncelerine karşı farkındalık kazanması hem kendisini daha iyi anlamasını hem de yaşadığı olayları daha işlevsel bir şekilde analiz etmesini sağlar. Kendisini ve duygularını tanıyan ve yaşadığı olayları sağlıklı bir şekilde analiz edebilen bireyler duygularını daha iyi bir şekilde yönetebilirler.

    Alternatif düşünceler geliştirebilme: Bazı zorlu yaşam deneyimleri sonucunda duygular bireyler için oldukça zorlayıcı, baş edilmesi güç ve yıkıcı hale gelebilir. Duyguların bu denli yoğun yaşanması ise bireyde gerçekçi olmayan – olumsuz düşüncelerin oluşumuna yol açabilir. Duygu regülasyonunu sağlayabilmenin ikinci adımı gerçekçi olmayan düşünceleri tespit edebilmek ve bu düşünceleri analiz edebilmektedir.

    Soruna odaklanabilme: Olumsuz duygular deneyimlendiğinde ve bu duygular yönetilmesi güç bir hal aldığında bu duyguları ortaya çıkaran sorun tanımlanmalı ve çözüm yolları aranmalıdır. Sorunu çözmek için harekete geçmek, bireylerde kontrolün kendisinde olduğunu hissetmesini sağlayarak, duyguların daha işlevsel bir şekilde yönetilmesine olanak sağlar.

    Hissedilen duygudan uzaklaşmamak ve duyguyla kalabilmek: Olumsuz duygular özellikle yoğun ve şiddetli deneyimlendiği zamanlarda bireyler genellikle dikkatlerini dağıtmaya, başka bir şeye odaklanmaya veya duyguyu görmezden gelmeye çalışabilirler. Ancak bu sadece hissedilen duygunun şiddetini arttırıp, baş edilmesi daha güç bir hale getirecektir. Burada yapılması gereken şey duygudan uzaklaşmamak ve duyguyla kalabilmektir ancak bu şekilde duyguları kontrol etmeyi ve yönetebilmeyi öğrenebiliriz.

    antalya-psikolog

    Nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizlerinden yararlanmak: Yapılan araştırmalar nefes ve gevşeme egzersizlerinin bedeni ve zihni regüle ederek kişinin yıkıcı veya zorlayıcı duygularla daha etkili bir şekilde başa çıkmasına olanak sağladığını göstermektedir.

    Duygu Regülasyonun Bireyler İçin Faydaları Nelerdir?

    • İlişkilerinizin güçlenmesine ve çatışmaların azalmasına yardımcı olur. Duygularınızı işlevsel bir şekilde yönetebildiğinizde, bireylerle açık iletişim kurabilirsiniz. Hayatınızdaki insanlarla açık iletişim kurmak, daha sağlıklı ilişkiler geliştirmenize ve çatışma yerine daha yapıcı bir şekilde sorunların çözümüne olanak sağlar.
    • Duygularını regüle edebilen insanlar, kendilerini daha iyi tanırlar ve çevresindeki insanlara kendilerini daha iyi ifade ederler.
    • Duygu regülasyonunu sağlayabilmek psikolojik sorunların yaşanmasının önüne geçebilir ve var olan psikolojik sorunların semptomlarının şiddetini azaltmada rol oynar.
    • Duygularınızı işlevsel bir şekilde düzenlemeyi öğrendiğinizde, zorlu yaşam deneyimleriyle daha sağlıklı ve daha kolay şekilde başa çıkmayı da öğrenirsiniz.
    • Kendinize karşı kişisel farkındalığınız artar. Kendi duygu ve düşüncelerinizin farkına vararak neye ihtiyacınız olduğunu veya nelerin sizi rahatsız ettiğini, istemediğinizi daha iyi analiz edebilirsiniz.
    • Kendi duygularınızın farkına vararak, hayatınızda daha sağlıklı sınırlar çizebilir ve bu sınırları korumayı öğrenebilirsiniz.
    • Duygularınızı yönetmeyi öğrendiğiniz zaman daha işlevsel ve sağlıklı kararlar alabilirsiniz.

    Duygu regülasyonu, duyguları etkili bir şekilde yönetme ve daha sağlıklı bir hayat sürmede hayati bir role sahip olan bir beceridir. Hayatınıza çeşitli stratejileri dahil ederek ve bu konuda bir uzmandan destek alarak duygularınızı daha iyi tanıyabilir ve bu doğrultuda düzenlemeyi öğrenebilirsiniz. Hayatımız boyunca birçok zorlu yaşam deneyimiyle karşı karşıya kaldığımız gibi bu zorlu yaşam deneyimlerinin hiç bitmeyeceğinin ve hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğinden uzaklaşmamamız gerekir. Önemli olan zorlu yaşam deneyimleri değil, bizim neler hissettiğimiz ve nasıl davrandığımızdır. 

    Antalya Duygu Regülasyonu Sıkça Sorulan Sorular

    Duygu regülasyonu ile stres yönetimi arasındaki ilişki nedir?

    Duygu regülasyonunu sağlayabilmek, stresli durumlarla başa çıkmada önemli bir rol oynar. Duyguları tanıyan kişiler, stresli olaylara daha esnek ve uyumlu tepkiler verebilirler. Bu da stresin olumsuz etkilerini azaltır.

    Duygularını düzenleyemeyen kişiler öfke patlamaları, artmış kaygı, duygusal dalgalanmalar, dürtüsel davranışlar ve stresle başa çıkmada zorluk yaşayabilirler.

    Duygu regülasyonu, çiftler arasındaki iletişimi güçlendirir, anlaşmazlıkları daha yapıcı şekilde çözmeyi sağlar ve empatiyi artırarak ilişkilerin daha sağlıklı olmasına olanak sağlar.

  • Bağlanma Stillerinin ve Benlik Saygısının Yeme Davranışları Üzerindeki Etkisi

    Bağlanma Stillerinin ve Benlik Saygısının Yeme Davranışları Üzerindeki Etkisi

    Bağlanma Stillerinin ve Benlik Saygısının Yeme Davranışları Üzerindeki Etkisi

    Duygularımız yeme davranışlarının oluşumu ve sürmesi açısından önemli bir işleve sahiptir. Yaşam içerisinde birçok duygu hissetmekte ve deneyimlemekteyiz. Deneyimlediğimiz bu olumlu ve olumsuz duygular, yeme alışkanlıklarımızın oluşumunu etkilemektedir. 

    Bu açıdan besin tüketimi yalnızca biyolojik ihtiyaçlarımız için değil aynı zamanda psikolojik ihtiyaçlarımızada hizmet eden bir işleve sahiptir. Özetle, duygu durumumuzun yeme davranışlarının oluşumunda ve sürmesinde doğrudan bir etkisi olduğunu söylemek mümkündür. 

    Bağlanma Stillerinin ve Benlik Saygısının Yeme Davranışları Üzerindeki Etkisi

    Doğduğumuz andan itibaren fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarımız bakım veren kişi tarafından karşılanır. Bu ihtiyaçların karşılanması veya karşılanmaması bakım veren ve çocuk arasındaki bağlanma ilişkisinin oluşumunda oldukça etkili bir rol oynar.

    Eğer bakım veren ile çocuk arasında sağlıklı bir ilişki kurulursa güven ve mutluluk hissi, sağlıksız bir ilişki kurulursa kaygı, korku, öfke gibi olumsuz duygular hissedilir.

    Ainsworth’e göre çocukluk döneminde üç tür bağlanma stili geliştirebiliriz. Bunlar; güvenli, kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleridir. Geliştirdiğimiz bağlanma stillerinde çocukken ihtiyaçlarımızla ne kadar ilgilenildiği, ne kadarının karşılandığı etkili olur ve çocukluk döneminde oluşturduğumuz bu bağlanma, yetişkinlik döneminde de devam eder.

    Yetişkinlik döneminde diğer bireylerle nasıl iletişim kurduğumuz bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkilidir.

    Son dönemlerde yapılan yeni çalışmalar bağlanma stillerinin yeme davranışları üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu göstermeye başlamıştır.

    Örneğin; Faber ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada düzensiz yeme davranışları ve güvensiz bağlanma arasında doğrudan ilişki olduğu bulunmuştur.

    Yapılan diğer çalışmalar ise benlik saygısının yeme davranışları üzerinde bir etkisi olduğunu göstermektedir. Benlik saygısının oluşumu bireyin kendisine yönelik nasıl bir tutum içerisinde olduğuyla ilişkilidir.

    Sağlıksız – düzensiz yeme davranışları benlik saygısından direkt olarak etkilenmektedir. Düşük benlik saygısı, sağlıksız yeme davranışları için başlı başına bir risk faktörüdür ve sağlıksız yeme davranışlarında sıkça görülen psikolojik faktörlerden biridir. 

    antalya-psikolog

    Yapılan pek çok araştırma bulgularına göre, benlik saygısı ile kısıtlayıcı ve duygusal yeme davranışları arasında bir ilişki bulunmaktadır. Benlik saygısının artması sağlıksız yeme davranışlarını azaltırken, benlik saygısının düşmesi kısıtlayıcı ve duygusal yeme davranışlarına yol açabilmektedir. Araştırma sonuçlarına göre yüksek benlik saygısının sağlıksız ve düzensiz yeme davranışları için koruyucu bir işleve sahip olduğunu söylenebilir.

    Yeme davranışlarını bağlanma stilleri açısından değerlendirdiğimizde bireylerin korkulu ve saplantılı bağlanma stiline sahip olması sağlıksız yeme davranışlarını arttırırken, güvenli bağlanma stilini sahip olmaları sağlıksız yeme davranışlarını azaltan bir işleve sahiptir.

    Kendinizde sağlıksız – düzensiz yeme davranışlarınız olduğundan şüpheleniyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz.

    Antalya Yeme Bozuklukları Sıkça Sorulan Sorular

    Güvenli bağlanma stili sağlıklı beslenmeyi destekler mi?

    Evet, güvenli bağlanma stili kişilerin daha sağlıklı yeme davranışları içerisinde olmalarına katkıda bulunur.

    Sağlıklı bağlanma stillerinin geliştirilmesi ve benlik saygısının artırılması, yeme bozukluklarının önlenmesinde önemli bir rol oynayabilir.

    Çocukluk döneminde ebeveynlerin tutumları, kişilerin benlik saygısı ve bağlanma stillerinin oluşumunda rol oynayarak, yetişkinlikteki yeme davranışlarını etkileyebilir.

  • Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?

    Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?

    Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?

    Günümüzde ayrılığa dair hepimizin bildiği bir gerçek var. Ayrılık kararı bizi hem psikolojik hem de fiziksel anlamda fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Peki bizi bu kadar olumsuz etkileyebilecek kararı nasıl alabiliyoruz? Araştırmalara göre, ayrılık kararı almamızda en önemli etkenlerden biri iletişim problemleri. Bunun yanı sıra, partner ile yakınlık kurmakta güçlük çekme, güven ve sadakat ile ilgili yaşanan problemler, finansal problemler, ilişki içerisinde sıkça çatışmaların yaşanması, cinsel problemler yer alıyor.

    Peki ayrılık sonrası davranışlarımızı ve duygularımızı belirleyen faktörler neler?

    Yapılan pek çok farklı çalışmaya göre ayrılık sonrasında sergilediğimiz davranışlar ve duygular bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkililer. Bağlanma stilimizin ne olduğunu keşfetmek, romantik ilişki içerisinde yaşadığımız problemlerin kökenini bulmamıza ve bu problemleri çözmemize yardımcı olur. O zaman aklımızda şöyle bir soru canlanıyor, nedir bu bağlanma stilleri?

    Bağlanma stilleri, doğumdan itibaren diğer insanlarla nasıl bağ kuracağımızı, çevremizle nasıl iletişime geçeceğimizi ve romantik partnerimiz ile nasıl bir ilişki yaşayacağımızı belirleyen bir yapıdır. Biliyoruz ki, hayatta kalabilmemiz için diğer insanlara ve bağlanmaya ihtiyacımız var. Yapılan pek çok araştırmaya göre, insanlarla sağlıklı bağlar kurduğumuzda, daha mutlu ve psikolojik açıdan daha sağlıklı bireyler oluyoruz. İnsanlarla sağlıklı bağlar kurmak, bizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumlu etkiliyor. Temel olarak 3 farklı bağlanma stili vardır. Bunlar; güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanmadır.

    Güvenli Bağlanma

    Çocukluk hayatında güvenli bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkinlik hayatında uzun vadeli ilişkiler yaşayan, yüksek özgüvene sahip olan, yakın ilişkilere girmekten kaçınmayan ve keyif alan, ihtiyacı olduğunda çevresinden sosyal destek talep edebilen ve duygularını yakın çevresiyle çekinmeden paylaşabilen kişilerdir.

    Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?

    Kaygılı Bağlanma

    Çocukluk hayatında kaygılı bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında çevresindeki insanlara karşı güvenmekte zorluk çekerler, genel olarak başkalarına karşı duygusal bağ kurma ve yakınlık kurma konusunda isteksizdirler. Çevresindeki insanları ve kendi duygularını anlamakta güçlük çekerler ve duygulara karşılık vermekte zorlanırlar.

    Kaçıngan Bağlanma

    Çocukluk hayatında kaçıngan bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında yakın ve derin ilişkiler kurmakta fazlasıyla zorlanırlar. Yakın ilişki içerisinde bulunmaktansa, özgürlüğü ve bağımsızlığı tercih ederler. Romantik ilişkileri kendilerinin özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak algılama eğilimindedirler. Birini derinden tanımaya ve bağlanmaya karşı koyarlar.

    Nasıl güvenli bağlanan biri olabilirim?

    Bağlanma stilleri çocukluktan itibaren bize yerleşmiş olsalarda değiştirebilmek ve güvenli bağlanan bir insan olmak mümkündür. Öncelikli olarak hangi bağlanma stiline sahip olduğunuzu bulun. Fark etmek değişimin birinci adımıdır. Sonrasında bir ilişkide nelere ihtiyacınız olduğunu, neleri beklediğinizi, partnerden beklentilerinizi, kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi keşfetmeye çalışın. Bunları keşfettikten sonra bilişsel çarpıtmalarınızı bulup, onları gerçekçileriyle düzenlemeye çalışın. Bilişsel çarpıtmalarınızı düzenlemekte güçlük çekerseniz, bir uzmandan destek alabileceğinizi unutmayın.

    Bağlanma stilleri ayrılık sonrası verdiğimiz tepkileri nasıl etkiliyor?

    Ayrılık sonrasında sergilediğiniz davranışlar ve aklınızdan geçen düşünceler çocukluk çağında ailenizin size sergilediği tutum ve davranışlardan şekilleniyor olabilir mi? Yapılan araştırmalara göre bu sorunun cevabı evet. Çocukluk çağlarımızda güven duyabileceğimiz bir bakım verene sahip olmak, olumsuz duygular yaşarken bu duygularla baş edebilmemiz konusunda bize yol gösterecek birinin olması, neden böyle hissettiğimizi anlattığımızda bakım verenin bizi dinlemesi ve anlayışlı bir şekilde yaklaşması, bu olumsuz duygularla baş edebilmek için bize çözüm konusunda yardımcı olması yetişkinlik hayatımızda ilişkilere, problemlere ve ayrılıklara bakış açımızı oldukça şekillendiriyor ve etkiliyor.

    antalya-psikolog

    Çocukluk yıllarında güvenli bağlanma geliştiren bireyler, ayrılık sonrasında kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Her ayrılığın getirmiş olduğu doğal ayrılık sürecini yaşayarak, hayatlarındaki işlevselliği geri kazanıyorlar. Çocukluk çağında kaçıngan bağlanma geliştiren bireylerde ayrıldıktan sonra kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Ancak araştırma sonuçlarına göre bunun sebebi zaten yakınlık kurmakla ilgili yaşadıkları problemlerin var olması ve yakın ilişkiler kurmayı özgürlüklerine bir tehlike olarak algılamalarıyla oldukça ilişkili.

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    Çocukluk çağında kaygılı bağlanma geliştiren bireylerde ise ayrılık sonrasında kontrol etme ve zarar verme davranışları oldukça sık gözlemleniyor. Özellikle eski partneri rahatsız edici boyutta aramaya veya mesaj atmaya yönelik davranışlar oldukça sık gözlemlenenler arasında yer alıyor. Eski partnerlerinden bekledikleri veya istedikleri tepkileri alamadıklarında ise hakaret etme veya manipülatif davranışlarda bulunma olasılıkları oldukça artıyor.

    Kaygılı bağlanmaya sahip olan kişiler ayrılığın getirmiş olduğu doğal süreci yaşamayı da çoğu zaman reddedip, yaşanmış olan ayrılığı inkar edip, duygularını ve düşüncelerini bastırmaya çalışabiliyorlar. Bu durum ayrılıkla ilgili yaşanması gereken süreçlerin yaşanmasının önüne geçiyor ve kaygılı bağlanan kişiler yoğun bir biçimde korku, acı, öfke, üzüntü duygularını deneyimliyor. Duyguların yoğunluğundan kaynaklı olarak duygu regülasyonu yapmakta güçlük çektiklerinden ötürü düşünce ve davranışlarınıda düzenlemede problemler yaşıyorlar. Buda uzun vadede hayatlarında daha çok olumsuzluklar ve depresif belirtiler oluşmasına, kişide gerçekçi olmayan gelecekteki partnerlere yönelik terk edilme korkusunun ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.

    antalya-bireysel-terapi

    Geçmiş ilişkide ve ayrılık sürecinde oldukça olumsuz deneyimlerle karşılaşan bu bireyler, gelecekteki var olabilecek ilişkisinde de aynı problemleri yaşamamak adına, çeşitli bilişsel çarpıtmalar yaparak daha şüpheci, kuşkucu ve çatışmalardan uzak durmayı seçen veya çatışmalarla zor başa çıkabilen bireyler haline gelebiliyorlar.

    Yapılmış olan bu çalışma bize gösteriyor ki, ayrılık sonrası yaşadığımız duygular, düşünceler ve sergilediğimiz davranışlar bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkili.

    Bu nedenle, sizde ayrılık sürecini zorlu geçiriyorsanız, duygularınızı ve düşüncelerinizi yönetmekte çeşitli zorluklar çekiyorsanız bu da günlük hayatınızda çeşitli sorunlara neden oluyorsa, bir uzmandan destek alarak ayrılık sürecini nasıl daha sağlıklı geçirebileceğiniz konusunda gerekli olan yardımı alabilirsiniz.

    Unutmayın, hayatımızdaki sorunların çoğu genellikle hiç yoklarmış gibi davranmamızdan kaynaklanır. Görmezden gelmek çoğu zaman olumlu bir davranış değildir.

    Antalya Bağlanma Stilleri Sıkça Sorulan Sorular

    Bağlanma stilleri değiştirilebilir mi?

    Evet, bireyler bir uzmandan destek alarak bağlanma stillerini değiştirebilirler.

    Bağlanma stillerini belirlemek için uzmanlar tarafından geliştirilen envanterler kullanılır. 

  • Kendine Güven

    Kendine Güven

    Aslına bakarsak kendine güvensizliğin çoğu zaman gerçekçi bir eksiklikle veya yetersizlikle bir ilgisi yoktur. Güvensizlik, genelde çocuklukta öğrendiğimiz yanlış bilgilerden, ailemizden veya toplumun yarattığı gerçekçi olmayan beklentiler ve standartlardan kaynaklanır.

    Antalya Kendine Güven

    Kendine güven duygusunu; kişinin genel olarak kendi duygularına, düşüncelerine, fikirlerine inanması olarak tanımlamak mümkündür. Kendine güvenen kişi; deneyimlediği olayları doğru değerlendirebilir, karşılaştığı olaylara gerçekçi, olumlu bir şekilde bakabilir ve en önemlisi kendisi için doğru kararlar alabilir. Kendine güvenen bir kişi, sahip olduğu olumlu ve olumsuz özellerine dair bilgi sahibidir. Bu özellikleri kabul ederek, kişinin kendine saygı duyabilmesi kendine güven meselesinin temel yapı taşlarından biridir. Kişi ancak bu şekilde daha etkili, olumlu ve yaratıcı davranıp gelişme fırsatını yakalayabilir.

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    Bazı zamanlar özgüvenimizin olmadığını veya eskiye oranla düştüğünü, azaldığını hissedebiliriz ancak bu bizde özgüvenin olmadığı anlamına gelmez. Unutmayın, herkes bazen kendini yetersiz hissedebilir ve kendini başka insanlarla kıyaslayarak mutsuz edebilir. Burada yapmamız gereken şey, kendimizde bu duyguyu oluşturan şeyleri fark etmek, bunları tanımak ve ortadan kaldırmaya yönelik gerekli müdahaleleri yapmaktır. Bazen bunu tek başımıza yapabildiğimiz gibi bazen de nereden başlayacağımızı bilemeyebiliriz. İşte bu noktada bir uzmandan destek almak ve sorunu çözmek için adımlar atmak oldukça sağlıklı olacaktır.

    Kendine güven; içinde bulunduğumuz duruma, zamana veya çevremizdeki kişilere göre artabilir ya da azalabilir.

    Ailelerimizin çocukluk ve ergenlik döneminde bize karşı sergiledikleri tutum ve davranışlar, kendine güvenin gelişimi açısından oldukça önemlidir. O yıllarda deneyimlediğimiz deneyimler ve olaylar bizim farkındalık geliştirmemizi, duygusal olgunluğa ulaşmamızı ve özgüvenimizin gelişmesi için gerekli ortamları hazırlarlar. Bazen çeşitli durumlardan ötürü ailelerimizden bu olumlu geri bildirimleri alamayabilir ve çocukluk yıllarımızda sağlıklı bir özgüven gelişimi gösteremeyebiliriz. Burada hatırlamamız gereken şey, özgüven gelişiminin yaşam boyu gelişebilen, canlı ve hareketli bir döngü olduğudur. Yani kendine güven, yetişkinlik yıllarında da oluşturulabilir ve geliştirilebilir.

    Kendine Güvenen İnsanların Temel Özellikleri Nasıl Olur?

    Temel olarak, kim olduklarını ve nasıl biri olmayı istediklerini bilirler. Güçlü ve güçsüz yanlarını bilir ve güçsüz yanlarıyla yüzleşebilirler. Kendilerinde olumsuz tarafları görmekten çok olumlu taraflara odaklanabilir ve çoğunlukla kendilerini değerli hissederler. Kendilerine ve yeteneklerine güvenirler. En önemlisi kendilerine saygı duyarlar. Geleceğe dair gerçekçi beklentileri, hedefleri ve amaçları vardır. Eleştirilere açıktırlar ve bu eleştirileri geri bildirim olarak alırlar. Hataları ile yüzleşmekten kaçınmazlar ve hatalarından ders çıkarırlar. Sosyal ilişkilerinde kendi sınırlarını belirleyebilir ve karşısındaki kişinin sınırlarına saygı duyarlar. Yakın davranabilir ve sağlıklı bağlar kurabilirler. Zor durumlarla karşılaştıklarında etkili baş etme stratejileri kullanabilirler. Kendilerine ait özgün bir kimliğe sahip olduklarını hissederler ve bu kimlikle değer yargılarını oluştururlar.

    kendine-güven

    Özetle, sağlam bir özgüven duygusu geliştirebilmek için öğrenmeye ve farkındalık kazanmaya açık olmamız gerekir. Olumlu ve olumsuz olan bütün duygu, davranış ve düşüncelerimizi keşfetmek ve bunları sahiplenerek kişisel bir bütünlük oluşturmak mümkün. Bazı durumlarda bunu tek başımıza gerçekleştirmek bizim için zorlayıcı bir süreç olabilir. Böyle olduğunda kendimizi keşfetmek ve sağlıklı bir kimlik oluşturmak için terapiye başlayarak kendimizi bir terapist eşliğinde tanımak oldukça yarar sağlayabilir.

    Kendine Güvenmede Problem Yaşayan İnsanların Temel Özellikleri Nasıl Olur?

    Aslına bakarsak kendine güvensizliğin çoğu zaman gerçekçi bir eksiklikle veya yetersizlikle bir ilgisi yoktur. Güvensizlik, genelde çocuklukta öğrendiğimiz yanlış bilgilerden, ailemizden ve toplumun yarattığı gerçekçi olmayan beklentiler ve standartlardan kaynaklanır. Kendine güveni düşük olan kişilerin bazı özellikleri şu şekilde sıralanabilir: Başkalarının düşüncelerinden kendileri ile ilgili çıkarımlarda bulunurlar. Bu nedenle bazen aşırı hassas ve alıngan olabilirler. Duyguları inişli-çıkışlı yaşayabilirler. İlişkilere karşı memnuniyetsiz bir tutum sergileyebilirler ve kişilere karşı duyguları sıklıkla değişebilir. 

    Eleştirilere açık olmazlar ve yapılan her eleştiriyi olumsuz değerlendirip, geri bildirim almazlar. Kendilerini kendi bakış açıları ile değil, başkalarının bakış açıları ile değerlendirirler. Kendilerini başka insanlarla aşırı kıyaslar ve çoğu zaman bu nedenle mutsuzluğa kapılırlar. Sosyal ilişkiler kurmakta zorlanırlar. Kendilerine karşı iç sesleri olumsuz, eleştirici ve yargılayıcıdır. Bazen kızgın öfkeli ve yalnız hissederler. Kendilerini başarılı hissetmez ve çoğu zaman başarılarını küçümser veya göz ardı ederler.

    Kendimize Güveni Arttırmak İçin Neler Yapabiliriz?

    Kendimizi başkalarıyla kıyaslayarak veya toplumun kriterleriyle değil, kendi değer ölçütlerimiz ile değerlendirmemiz gerekir. Kendi değer ölçütlerinizi bulmakta güçlük çekiyorsanız, bir uzmandan bu konuda destek alabilirsiniz. Unutmayın, kendinizi ne kadar doğru bir şekilde yargılarsanız hem değiştirebileceğiniz yönlerinizi tanır, hem de güçlü ve olumlu yönlerinizi fark edebilirsiniz. Şunu kendinize her zaman hatırlatın, bir olay sonrasında yetersiz ya da başarısız hissedebilirsiniz ama bu sizi gerçekten de öyle biri yapmaz. Her insan kendi içinde hem olumlu hem de olumsuz özellikleri barındırır. Kendimize güvende en önemli temel ölçeklerden biri olumlu ve olumsuz taraflarımızı tamamen görmek ve kabul edebilmektir. Ne yapamadığınızdan çok neleri yaptığınıza ve yapabileceğinize odaklanın. Herkesin bir sınırı olduğunu ve kimsenin her şeyi yapabilecek, başarabilecek kadar mükemmel olmadığını unutmayın.

    antalya-klinik-psikolog

    Yeni deneyimler yaşamaktan korkmayın veya çekinmeyin. Her yeni deneyimi kendinizle ilgili farkındalık geliştirmenizi sağlayacak bir fırsat olarak görmeye çalışın. Hata yapmaktan kaçmayın. Her şeyi mükemmel yapamayacağınızı, önemli olanın yapmaya çalışmak olduğunu ve elinizden gelenin en iyisini yapmak olduğunu kendinize sürekli olarak hatırlatın. Hayata dair kendi hedeflerinizi ve amaçlarınızı belirlemeye çalışın. Bu hedeflere ulaşmak için ufak ufak adımlar atmaya başlayın. Bu potansiyelinizi ortaya çıkaracak ve kendinize karşı güveninizi arttıracaktır.

    Son olarak, kendinize her zaman şunu hatırlatın; kendine güvensizliğin bir nitelik ya da yetenek eksikliğiyle ilgisi yoktur. Kişinin kim olduğundan çok kendisini nasıl algıladığıyla ilgilidir.

    Antalya Özgüven Sıkça Sorulan Sorular

    Özgüven eksikliği neden olur?

    Özgüven eksikliği, geçmiş deneyimler, aile yapısı, sosyal çevre ve bireyin düşünce ve davranışları gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilmektedir.

    Düşük özgüven, iş hayatında kişilerin kendilerini yeterli hissedememelerine, yeni fırsatları değerlendirmekten kaçınmalarına neden olabilir. Aynı zamanda stres yönetimini zorlaştırır ve iş yerinde performansı olumsuz etkileyebilir.

    Özgüven eksikliği, kişilerde karşı tarafın sevgisini veya ilgisini sürekli sorgulamasına neden olabilir. Bu durum, kıskançlık, aşırı bağımlılık veya güvensizlik gibi sorunlara yol açarak ilişkileri sağlıksız bir noktaya getirebilir.

  • Psikolojik Testler ve Ölçekler

    Psikolojik Testler ve Ölçekler

    Psikolojik testler ve ölçekler, bireylerin psikolojik durumlarını objektif bir şekilde değerlendirmelerine yardımcı olan araçlardır.

    Psikolojik Testler ve Ölçekler Nedir?

    Psikolojik testler ve ölçekler, danışanların kendilerini daha iyi anlamalarına, duygusal durumlarını değerlendirmelerine ve belirli kişisel özelliklerini veya durumlarını ölçmelerine yardımcı olan araçlardır. Bu testler ve ölçekler geniş bir yelpazeye sahiptir ve farklı amaçlar için kullanılırlar. Örneğin, Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI), kişilik yapısını değerlendirmek için kullanılan yaygın bir testtir.

    Ücretsiz Ön Görüşme Planlayın – Terapi Antalya

    Bilimsel geçerlilikleri ve güvenilirlikleri ile desteklenen bu araçlar, danışanların kendi iç dünyalarını anlamalarına ve gerektiğinde de danışmanlık sürecinde yol gösterici olarak kullanılırlar.

    Öz saygı düzeyini, kaygı seviyelerini, stresle başa çıkma stratejilerini, ilişki memnuniyetini ve benzeri alanlarda bireylerin kendilerini değerlendirmelerine yardımcı olur. Bu değerlendirmeler, danışmanlık sürecinde daha etkili bir şekilde ilerlemelerine katkı sağlar.

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    – Terapi Antalya –

    Terapi Antalya’da Hangi Psikolojik Testler ve Ölçekleri Uyguluyoruz?

    • MOXO Dikkat Testi
    • Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI)
    • WISC – R Zeka Testi
    • Ankara Gelişim Tarama Envanteri
    • Goodenough Harris Bir İnsan Çiz Testi
    • D2 Dikkat Testi
    • Burdon Dikkat Testi
    • Porteus Labirentleri Testi
    • Anksiyete (Kaygı) Testi
    • Depresyon Testi
    • Travma Sonrası Stres Bozukluğu Testi
    • Obsesif Kompulsif Bozukluk Testi
    • Sürekli Öfke ve Öfke Tarzı Ölçeği
    • DASS21 Stres Ölçeği
    • Öz – Güven Ölçeği
    • Gesell Gelişim Testi
    • Beier Cümle Tamamlama Testi
    • Metropolitan Okul Olgunluğu Testi
    • Frankfurter Dikkat Testi
    • Frostig Görsel Algı Testi
    • Bender Görsel Algı Testi
    • Cattel Zeka Testi
    antalya-psikolog-yorumları
  • Çocuk ve Ergen Danışmanlığı

    Çocuk ve Ergen Danışmanlığı

    Terapi Antalya olarak, çocukların duygusal, düşünsel ve davranışsal olarak zihinsel sağlıklarını korumayı ve geliştirmeyi hedefliyoruz.

    Çocuk ve Ergen Danışmanlığı Nedir?

    Çocuk ve ergen danışmanlığı, çocukların ve ergenlerin duygusal ve gelişimsel olarak yaşadıkları zorlukları anlamak ve çözümlemek adına uygulanan bir terapi yöntemidir. Bu psikoterapi yönteminin temel amacı çocukların ve ergenlerin yaşamlarındaki güçlükleri ele alarak onların duygusal, düşünsel ve davranışsal olarak zihinsel sağlıklarını korumak ve geliştirmektir.

    Psikoterapistler çocuk ve ergenlerin yaşadıkları zorlukları, sıkıntıları ve sorunları anlamak için terapiler esnasında çeşitli teknikler kullanırlar. Bu teknikler sayesinde konuşma terapisinin yanı sıra çocuk ve ergenlerin zihinlerinin işleyişi, kendisini nasıl gördüğü, dünyayı nasıl yorumladıkları, sosyal ilişkilerini ve onu rahatsız eden şeyleri daha rahat bir şekilde dışa vurma imkanı olur.

    çocuk ve ergen danışmanlığı

    Terapi Antalya’da Çocuk ve Ergen Danışmanlığı İle Hangi Alanlarda Destek Sağlıyoruz?

    Çocuk ve ergen danışmanlığına, çocukluk ve ergenlik döneminde karşılaşılan tüm zorluk, sıkıntı ve problemler için başvurulabilmektedir. Aşağıda en sık gelen başvuru sebepleri yer almaktadır. Çocuğunuzu terapiye getirip getirmeme konusunda karar vermekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme planlayabilir, nasıl bir yol izleneceği konusunda detaylı bilgi alabilirsiniz.

    • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
    • Kaygı Bozuklukları
    • Obsesif Kompulsif Bozukluk
    • Depresyon
    • Travma Sonrası Stres Bozukluğu
    • Davranış Bozuklukları
    • Sosyal Beceri Eksiklikleri
    • Alt Islatma
    • Kardeş Kıskançlığı
    • Duygusal ve Davranışsal Problemler
    • Dürtü Kontrol Problemleri
    • Okula Uyum Sorunları
    • Akademik Hayatta Yaşanan Problemler
    • Sınava Hazırlanma ve Sınav Performansını Arttırma
    • Sosyal İlişkilerde Yaşanan Problemler (arkadaş, okul, sosyal etkileşimde bulunma)
    • Akran Zorbalığı
    • Bağlanma ile İlgili Problemler
    • Öfke Kontrolü
    • Özgüven – Özdeğer Problemleri
    • Fobiler (okul, özgül fobiler, sosyal)
    • Aileyle Yaşanan Çatışmalar
    • Yeme Problemleri

    Çocuk ve Ergen Danışmanlığından Kimler Yararlanabilir?

    Çocuk ve ergen danışmanlığına 0-18 yaş aralığında yer alan, yaşamlarında zorluk, sıkıntı ve problemler yaşayan tüm çocuk ve gençler katılım sağlayabilir. Kimi durumlarda terapilere ebeveynlerinde katılması gerekebilmektir.

    Terapi Antalya’da Çocuk ve Ergenler İçin Uygulanan Psikolojik Testler

    • MOXO Dikkat Testi
    • DENVER – II Gelişim Tarama Testi
    • Gessel Gelişim Figürleri Testi
    • Wechsler Çocuklar için Zeka Testi (WISC – R)
    • Ankara Gelişim Tarama Envanteri
    • Goodenough Harris Bir İnsan Çiz Testi
    • Metropolitan Okul Olgunluğu Testi
    • Beier Cümle Tamamlama Testi
    • Porteus Labirent Testi
    oyun terapisi

    Terapi Antalya – Ekibimiz

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    – Terapi Antalya –

    Psikolog Özlem Atik

    – Terapi Antalya –

    Ücretsiz Ön Görüşme Planlayın – Terapi Antalya

    antalya-psikolog-yorumları


    Sıkça Sorulan Sorular

    Çocuklar kaç yaşında terapiye başlayabilir?

     

    Çocuklar okul öncesi dönemden itibaren terapiye başlayabilirler. 0-18 yaş arası tüm çocuk ve ergenlere psikolojik destek hizmeti sunulmaktadır. 

     

     

    Çocuk terapisi, 0 – 12 yaş aralığını kapsamaktadır. Ergen terapisi, 12 – 18 yaş aralığını kapsamaktadır. 

     

     

    Seanslar genellikle 50 dakika sürer. Burada çocuğun odaklanma süresi, enerjisi ve adaptasyonuna bağlı olarak seans süresi kimi durumlarda değişkenlik gösterebilir.

     

     

    Seansların ne kadar süreceği, çocuk veya ergenin yaşadığı zorluklara, sıkıntılara ve terapiden ihtiyaçlarına göre değişkenlik gösterebilmektedir. Ancak uzman ilk seans sonrasında nasıl bir yol izleneceği ve ortalama kaç seans süreceği konusunda bilgi verebilmektedir.

     


    – Terapi Antalya –

    – Antalya Psikolog –
    Antalya-oyun-terapisi
  • Bireysel Danışmanlık

    Bireysel Danışmanlık

    Unutmamak gerekir ki, terapiler aslında bir keşif sürecidir. Kişiler kendilerini keşfetmeye yönelik bir yolculuğa çıkarlar ve terapist bu keşif yolculuğunda danışana eşlik eder.


    Bireysel Danışmanlık Nedir?

    Bireysel danışmanlık, kişilerin kendini daha iyi tanıması, duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını fark etmesi, yaşadığı psikolojik sorunları aşabilmesi için psikoterapist ile birlikte yürütülen profesyonel ruh sağlığı hizmetidir. Psikoterapiler, düşünsel, duygusal ve davranışsal sorunların çözümünü sağlamak için belirli bir teori ve ekol ile ilerler.

    Bireysel danışmanlık sayesinde, kişiler kendilerini keşfederek, benliklerini daha yakından tanırlar. Süreç boyunca yaşadıkları sorunlara farklı bir pencereden bakarak, sorunlarını daha iyi analiz ederek terapist eşliğinde etkili çözüm yollarını bulurlar. Bu sayede terapinin sonunda kişiler hayatta karşılaştıkları sorunlarla nasıl baş edeceklerini öğrenerek, bu sorunlar karşısında duygu, düşünce ve davranışlarını daha iyi analiz edebilirler, sorunu ortadan kaldırmak için çözümü tek başlarına bulabilirler.

    Ücretsiz Ön Görüşme Planlayın – Terapi Antalya

    Terapiye gitmek için kişilerin sadece psikolojik sorunlarla mücadele etmesi gerekmez. Kişiler kendilerini anlama, tanıma, farklı bakış açıları kazanma, kendilerini keşfetme, duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını anlamak içinde terapiden faydalanabilirler.

    Terapi Antalya – Ekibimiz

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    – Terapi Antalya –

    Psikolog Özlem Atik

    – Terapi Antalya –

    Bireysel Danışmanlığın Faydaları Nelerdir?

    • Kişiler, kendilerini yargılanmadıkları ve istedikleri her şeyi konuşabilecekleri güvenli bir alanda ifade edebilirler.
    • Kişisel gelişim ve farkındalık düzeyi artar.
    • Var olan ve kısır döngü haline gelmiş sorunlarını ortadan kaldırırlar.
    • Duygularını keşfederek, olumsuz duygulara regüle edebilmeyi öğrenirler.
    • Öz farkındalık düzeyi artar.
    • Kendileri için uzun vadede sağlıklı davranışlar geliştirmeyi öğrenirler.
    • Olumsuz yaşam deneyimleriyle başa çıkabilmek için yeni teknikler öğrenirler.
    • Düşüncelerini keşfederek, olumsuz düşünceleri regüle edebilmeyi öğrenirler.
    • Benlik saygısı ve öz değeri arttıracak ve korumaya yönelik teknikler geliştirirler.

    Terapötik İlişki Nedir?

    Psikoterapi sürecinde, danışan ve terapist arasında terapötik ilişkinin kurulması önemlidir. Terapötik ilişki danışan ve terapist arasında kurulan özel bir ilişkidir. Terapötik ilişkinin kurulmasıyla, danışan terapistine kendisini kolaylıkla açabilir, güven ortamı oluşur ve psikoterapi süreci olumlu bir şekilde sürdürülebilir.

    Terapi Antalya’da Bireysel Danışmanlık İle Hangi Alanlarda Destek Sağlıyoruz?

    Bireysel psikoterapi, çeşitli ruhsal ve duygusal sorunlarla başa çıkmak için kullanılan, bilime dayalı terapi yöntemidir. Bireysel psikoterapi ile destek sağladığımız bazı alanlar aşağıdaki gibidir: 

    • Kaygı Bozukluğu
    • Depresyon
    • Obsesif – Kompulsif Bozukluk (OKB)
    • Çatışma Çözme Becerileri
    • Travma Sonrası Stres Bozukluğu
    • İletişim Problemleri
    • Fobiler
    • Somatizasyon
    • Panik Atak
    • Dürtü Kontrol Problemleri
    • Özgüven – Özdeğer
    • Stresi Yönetme
    • Mükemmeliyetçilik
    • Öfke Yönetimi
    • Uyku Bozukları
    • Yeme Bozuklukları
    • Bağlanma Stilleri
    • İlişki Problemleri
    • Mesleki Danışmanlık

    Terapiye İhtiyacım Olduğunu Nasıl Anlarım?

    • Sürekli halde olumsuz duygular deneyimlediğinizi fark ediyorsanız ve bu duygusal durumlar günlük yaşamınızı, ve hayatınızdaki diğer alanları olumsuz etkiliyorsa veya sosyal ilişkilerinizde sorunlarına sebep oluyorsa
    • Sağlıklı iletişim kurmakla ilgili sorunlar yaşıyorsanız
    • Sağlıksız ve uzun vadede sizi olumsuz etkileyen davranışlarınız olduğunu düşünüyorsanız
    • Sizi olumsuz etkileyen alışkanlıklarınız veya bağımlılıklarınız varsa
    • Öfke yönetimini sağlamakta güçlük çekme, dürtüleri kontrol etmede zorlanma kontrol sorunlarıyla karşılaşıyorsanız
    • Olumsuz yaşam deneyimlerine (boşanma, taşınma, yas, ayrılık) uyum sağlamakta zorlanıyorsanız
    • Öz – değer, öz – sevgi, kendinize olan güvende sorunlar yaşıyorsanız
    • Geleceğe dair bir takım endişeler besliyor veya karar vermede güçlük çekiyorsanız, erteleme davranışlarınız varsa
    • İnsanlarla iletişim kurmakta zorlanıyorsanız, kendinizi sosyal ortamlardan izole ediyorsanız bireysel psikoterapi desteğine başvurabilirsiniz.

    Bunların dışında, kendinizi ve psikolojik iyi halinizi geliştirmek, farkındalık kazanmak istiyorsanız da bireysel psikoterapiye başvurabilirsiniz. Unutmamak gerekir ki psikoterapi süreci kişiye özgü ve eşsizdir. Psikoterapiye ihtiyacınız olup olmadığına karar vermekte zorlanıyorsanız bize ulaşarak uzmanımız eşliğinde değerlendirme yapabilirsiniz.

    antalya-psikolog-yorumları

    Sıkça Sorulan Sorular

    Bireysel danışmanlık etkili bir yöntem midir?

     

    Yapılan araştırma çalışmalarında, bireysel danışmanlığın, kişilerin yaşadıkları psikolojik problemleri, sosyal ve ilişkiler konusunda yaşadıkları sorunları ortadan kaldırmada etkili bir yöntem olduğu bulunmuştur. 

     

     

    Herhangi bir psikolojik problemle mücadele ediyorsanız, çözümleyemediğiniz ve kısır döngü haline gelmiş problemleriniz varsa psikoterapiden yararlanabilirsiniz. Aynı zamanda kendinizi, yaşadıklarınızı anlamlandırmak, kendinizi ve yaşamınızı daha iyi analiz etmek içinde terapiden yararlanabilirsiniz. 

     

     

    Seanslar genellikle 50 dakika sürer. İlk seans ise bazen daha uzun sürebilir. Her danışanın süreci ve terapiye başlama sebebi birbirinden eşsiz ve farklı olduğu için terapi sürecinin kaç seansta sonlanacağını önceden belirlemek mümkün değildir.


    Unutmamak gerekir ki terapi süreci danışanların kendi ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda şekillenir. Ancak terapistiniz sizin beklentilerinizi analiz ettikten sonrasında nasıl bir yol izlenebileceğini ve bu sürecin ortalama kaç seans süreceği hakkında size bilgi verebilir.

     

  • Çift ve Aile Terapisi

    Çift ve Aile Terapisi

    Çift danışmanlığı sayesinde, çiftler kendi başlarına çözüm bulmakta zorlandıkları problemleri, tekrarlayan ve ilişkide sürekli olarak çatışmaya yol açan sorunları bir uzman ile çözümlemeyi ve ortadan kaldırmayı öğrenirler.

    Çift ve Aile Danışmanlığı Nedir?

    Çift danışmanlığı; çiftler arasındaki yakın ilişkiye odaklanılan psikoterapinin bir dalıdır. Çift danışmanlığındaki temel amaçlar ilişkiyi daha doyum veren ve besleyen hale getirmektir. İlişki içerisinde ortaya çıkan çatışmaları, iletişim sorunlarını, cinsel sorunları, duygusal ve entelektüel uyumsuzlukları çözmek adına gerçekleştirilir. Aynı zamanda yaşanılan zorlu ve sıkıntılı yaşam deneyimleri ele alınarak çatışmaların çözümlenmesi, partnerlerin sağlıklı yönde değişimi ve gelişimini sağlamaya yardımcı olur.

    Yapılan araştırmalara göre çift danışmanlığına katılan bireyler, kendilerini ve partnerlerini daha iyi tanımaya başlarlar, duygusal bağlarını güçlendirirler, birbirleri ile kurdukları ilişki daha sağlıklı hale gelir ve birlikte sorunlarla etkili baş etme becerileri kazanmayı öğrenirler. Çift danışmanlığı ile o anda yaşanan durumlara çözüm üretmek yerine, ilişki içerisinde o anda ve gelecekte yaşanabilecek olumsuz yaşam deneyimlerine karşı etkili baş etme stratejilerinin partnerlere kazandırılmasına öncelik verilir.

    Terapi Antalya’da Çift Danışmanlığı İle Hangi Alanlarda Destek Sağlıyoruz?

    Partnerleriyle ilişkide sorunlar yaşayan herkes bu terapi yöntemine başvurabilir ve yararlanabilir. Kişiler pek çok durum için çift danışmanlığına başvurabilirler. Bu durumlardan bazıları;

    • İlişkide yaşanan problemler
    • İletişim problemleri
    • Ev içi rol paylaşımında yaşanılan problemler
    • Geniş aile problemleri
    • Cinsel problemler
    • Çiftler arası güvensizlik
    • Sınırları çizme ve koruyabilmeye yönelik yaşanan sorunlar
    • Boşanma
    • Yas, kayıp ve travmalar
    • Partnerlerin yaşamında gerçekleşen değişiklikler (iş – okul değişikliği, taşınma, göç vb.)
    • Evlilik öncesi danışmanlık
    • Ebeveynlik becerileri – stilleri
    • Ekonomik problemler
    • Aldatma – aldatılma

    Ücretsiz Ön Görüşme Planlayın – Terapi Antalya

    Çift Danışmanlığının Faydaları Nelerdir?

    • Partnerler birbirlerinin düşüncelerini, duygularını, değerlerini, ihtiyaçlarını ve beklentilerini daha iyi görebilir ve anlayabilirler.
    • Olumsuz duygu ve düşüncelerini sağlıklı yollarla partnerle paylaşmayı keşfederler.
    • Birbirlerini aktif dinlemeyi öğrenirler.
    • Suçlayıcı bir dil kullanımı yerine, birlikte çözüm bulmayı keşfederler. Etkili baş etme stratejileri geliştirirler.
    • İlişkilerinin güçlü yanlarına keşfederler.
    • Sorunları daha sağlıklı bir şekilde ele almayı öğrenirler.
    • Kurulan duygusal bağ ve özdeşim kuvvetlenir.
    • Kısır döngü haline gelmiş, tekrarlayan sorunların çözümlenmesi sağlanır.

    Çift Danışmanlığı Nasıl Yapılır?

    Çiftlerle yapılan uygulamalar değişkenlik gösterebilmektedir. Bazı seanslara çiftler birlikte katılım sağlarken bazı seanslarda terapist kişileri tek tek görebilir. Her ilişki birbirinden farklı ve eşsizdir bu nedenle terapi süreci çiftlerin ihtiyaçları ve ilişkiden beklentilerine göre şekillenir. Genellikle haftada bir veya haftada iki kez görüşmeler sağlanır. Seans süresi 50 dakikadır. Çiftler seanslara yüz yüze veya online katılım sağlayabilirler.

    Daha detaylı bilgi almak için çift ve aile terapisi yazımızı inceleyebilir, bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme sağlayabilirsiniz.

    Aynı zamanda ilişki atölyemizi inceleyebilirsiniz.

    Terapi Antalya – Ekibimiz

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    – Terapi Antalya –

    Psikolog Özlem Atik

    – Terapi Antalya –
    antalya-psikolog-yorumları

    Sıkça Sorulan Sorular

    Çift terapisine ne zaman gidilmeli?

     

    Yaşanan çatışmalar sıklaşıyor ve çözümü bulunamıyorsa çiftler çift terapisine katılmayı düşünmelidirler. Bununla birlikte sağlıklı iletişim kuramama, tahammülün azalması ve duygusal bağın zedelenmesi gibi yaşanan durumlarda uyarıcı sinyal taşımaktadır.  

     

     

    Çift terapisinin, ilişkide yaşanan problemleri çözmede ve ilişkiyi güçlendirmede etkili ve işlevsel bir yöntem olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Çift terapisine katılan çiftlerin, katılmayan çiftlere göre ilişkiyi bitirme olasılığının daha düşük olduğu bulunmuştur.

     

     

    Kimi durumlarda çiftlerden birisi terapiye gelmek istemeyebilir. Bu durumda işlevsel olan gelmek isteyen kişinin bireysel olarak katılım sağlayarak terapi sürecine başlamasıdır. Bu sayede kendisini, partnerini ve ilişkiye yönelik farkındalığını arttırarak değişim sürecini kendisi başlatabilir.