Blog

  • Kaybetme Korkusu Nedir? Nasıl Baş Edilir? Kaybetme Korkusu İle Baş Etmek İçin 4 İpucu

    Kaybetme Korkusu Nedir? Nasıl Baş Edilir? Kaybetme Korkusu İle Baş Etmek İçin 4 İpucu

    Kaybetme Korkusu Nedir? Nasıl Baş Edilir?

    Kaybetme korkusu bireylerin önem atfettiği şeyleri kaybetmeye yönelik gelişen duygusal bir tepkimedir. Kaybetme korkusu bir kişiye karşı oluşabileceği gibi nesnelere, kişinin yaşamında var olan ve değer verdiği durumlara (kariyer, akademik hayat, var olduğu konum) yönelikte oluşabilir. Bu duygusal tepkime yaşandığında kişiler sıklıkla kaygı, endişe, korku ve üzüntü gibi duyguları deneyimleyebilirler. Bu duygulardan bazen sadece biri şiddetli şekilde yaşanabilirken bazen birkaçı aynı anda kişiye eşlik edebilir.

    Kaybetme korkusu bazen olumsuz bir yaşam olayı meydana geldiğinde ortaya çıkabilirken bazen de kişilerde kalıcı hale gelebilir. Kalıcı hale geldiği durumlarda kişiler bu duyguyu düşünce ve davranışlarında sürdürme eğiliminde olurlar. Kişide kalıcı hale gelmesi kişinin gündelik hayatında işlevsel baltalanmalara yol açar ve hayat kalitesini olumsuz etkiler.

    Kaybetme-Korkusu-Nedir

    Kaybetme Korkusunun En Sık Görüldüğü Alanlar

    • Sevilen kişiyi kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Kariyeri kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Maddi varlıkları kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Var olan başarıları kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Bağımsızlığı kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Sağlığı kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Hayatı kaybetmeye yönelik duyulan korku
    • Değer verilen kişileri kaybetmeye yönelik duyulan korku

    Kaybetme Korkusu Nasıl Oluşur?

    Kaybetme korkusunun oluşumunda etkili olan birçok faktör vardır. Öncelikli bahsedilmesi gereken faktör kişisel faktörlerdir. Kaybetme korkusu herkeste farklı nedenlerle oluşabilir. Bu nedenle kişide kaybetme korkusunun oluşumunda etkili olan tetikleyiciler, duygu, düşünce ve davranışların analiz edilmesi oldukça önemlidir. Sizde kaybetme korkusu ile baş etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilir, ön görüşme ile terapi süreci hakkında bilgi alabilirsiniz. Diğer yandan yapılan araştırmalara göre kaybetme korkusunun oluşumunda en sık etkili olan birkaç faktör bulunmaktadır. Bunlar:

    • Kişinin bağlanma stili
    • Kişinin çocukluk yıllarında ailesiyle olan ilişkisi ve yetiştiriliş tarzı
    • Kişinin yaşadığı olumsuz deneyimler
    • Kişinin kaybetme korkusuyla uyumla olarak ortaya çıkan kontrol etmekte ve baş etmekte zorlandığı olayların varlığı
    antalya-psikolog

    Kaybetme Korkusunu Ortadan Kaldırmak İçin 4 İpucu

    • Kaybetme korkusunun oluşumunda etkileyici olan tetikleyicileri belirlemek buradaki duygu, düşünce ve kaybetme korkusunu sürdüren davranışları bulmak ve burada değişimlere gitmek kaybetme korkusunu ortadan kaldırmaya yardımcı olmaktadır.
    • Kaybetme korkusu artmış ve uzun süreli yaşandığı durumlarda kişiler bu korkuyla tek başına mücadele etmekte zorluk çekebilirler. Sizde tek başınıza bu korku ile mücadele etmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilirsiniz. Terapi ile kaybetme korkunuzun oluşumunda etkili olan faktörleri bir uzman eşliğinde analiz ederek korkunuzu ortadan kaldırabilirsiniz.
    • Kişilerin değer şemalarını tekrardan oluşturması, öz değer, öz saygı düzeylerine bakması ve hayatının odak noktasına kendisini koyması kaybetme korkusunu yönetmekte etkili olmaktadır.
    • Kişinin kendi öz bakımını arttırması ve kaybetme korkusu ile mücadele ederken öz bakımını aksatmaması duygunun şiddetinin azalmasında ve yönetilebilir düzeyde olmasında etkili olmaktadır.

    Antalya Kaybetme Korkusu Sıkça Sorulan Sorular

    Kaybetme korkusu neden ortaya çıkar?

    Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, bağlanma problemleri, özgüven eksikliği gibi faktörler kaybetme korkusunun başlıca nedenleri arasında yer almaktadır.

    Kaybetme korkusu, ilişkilerde artmış kıskançlık, güvensizlik ve artmış kontrol davranışlarına yol açabilir.

    Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimler veya  travmatik deneyimler, ilerleyen yaşlarda kaybetme korkusunun gelişmesinde etkili olabilir.

    Kaybetme korkusu artmış şekilde deneyimlenmeye başlandığında ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilediğinde, profesyonel destek almak önemlidir. Terapiler, kişiler için kaybetme duygusunun anlaşılması ve yönetilmesinde etkili yöntemler sunar.

    Kaybetme korkusu terapiler ve terapiler sırasında uygulanan uygun teknikler ile tamamen ortadan kaldırılabilir.

  • Zihinsel Esneklik Nedir? Zihinsel Esnekliği Arttırmanın 4 Yolu

    Zihinsel Esneklik Nedir? Zihinsel Esnekliği Arttırmanın 4 Yolu

    Yapılan araştırmalara göre zihinsel esnekliğin varlığı bireyleri depresyon, kaygı, panik bozukluk gibi psikolojik problemlerden koruyucu bir işleve sahiptir. Aynı zamanda zihinsel esnekliğe sahip bireyler, zihinsel esnekliği düşük olan bireylere kıyasla daha işlevsel stres yönetimi sağlayabilmektedirler.

    Zihinsel Esneklik Nedir? Zihinsel Esnekliği Arttırmanın 4 Yolu

    Zihinsel esneklik bireylerin karşılaştığı yeni durumlar ve koşullar karşısında uyum sağlama ve davranış geliştirme becerisi ile karakterizedir. Zihinsel esneklik bireylere:

    • Düşüncelerini analiz etme,
    • Karşılaşılan yeni olayları analiz etme,
    • Karşılaşılan durumlara uyum sağlama,
    • Etkili baş etme mekanizmaları oluşturma bakımından fayda sağlar.
    Zihinsel-Esneklik

     

    Zihinsel esnekliğin en önemli özelliklerinden biri bireylerin aynı durumlar karşısında uzun vadede kişiye yarar sağlamayan davranışları sergilemeleri yerine sorun çözücü davranışlara baş etme mekanizmalarını kullanarak daha hızlı yönelmelerini sağlamasıdır. Unutmamak gerekir ki, zihinsel esneklik öğrenilen ve zaman içerisinde gelişen bir mekanizmadır.

    Zihinsel Esnekliğin Diğer Önemli Özellikleri:

    • Zihinsel esnekliğe sahip bireyler yeni ve çözülmesi zor durumlarla karşılaştıklarında baş etme mekanizmalarını işlevsel şekilde kullanabilirler
    • Karşılaştıkları durumları ve olayları farklı bakış açılarından değerlendirebilirler
    • Stresli olaylar karşısında hızlı çözümler üretip, davranış sergileyebilirler
    • Hatalarını analiz etme ve çözümleme konusunda kendilerine karşı daha esnek olabilirler
    • Düşüncelerini analiz etme ve ifade etmede zorlanmazlar
    • Olumsuz duyguları daha etkili şekilde yönetebilirler
    • Zorlu yaşam olayları ve hayatta değişen olumsuz koşullara karşı dirençleri daha yüksek olur
    Zihinsel-Esneklik

     Zihinsel Esnekliği Arttırmanın Yolları

    • Yaşanılan olaylar karşısında duygu ve düşüncelerin farkına varmak, üzerine yoğunlaşmak ve farkındalık kazanmak zihinsel esnekliği arttırmanın en önemli yöntemlerinden biridir. Kişinin duygu ve düşüncelerine yönelik farkındalık kazanması zihinsel esnekliği arttırmasının yanı sıra stres ve kaygıyı daha etkili şekilde yönetmesini sağlar.
    • Nefes egzersizleri ve kas gevşetme teknikleri uygulayarak kişinin kendi bedenini tanıması ve zorlu yaşam olayları esnasında bu teknikleri kullanarak bireylerin şu anda kalabilmesi de zihinsel esnekliği arttırdığı bilinmektedir.
    • Olaylar karşısında farklı bakış açılarından bakabilmeye dair düşünce pratikleri yapmak ve sosyal destek mekanizmalarından yararlanmak zihinsel esnekliği arttırmaktadır. Bu sayede bireylerin analiz yeteneğini gelişirken aynı zamanda farklı olaylar karşısında daha işlevsel çözüm yolları arama becerileri de gelişmektedir.
    • Hayatta yaşanan belirsizliklere karşı tölarans geliştirmek, kısır döngüye sokan davranışlar yerine sorun çözücü davranışlara yönelmek, kaçınma ve kısıtlayıcı davranışlardan uzak durmak, olumsuz duyguların geçici olduğunu bilmek zihinsel esnekliği arttırmakta önemli olan diğer adımlardan biridir. Bunları tek başınıza yapmakta güçlük geçiyorsanız, bizlere ulaşarak ön görüşme planlayabilir ve terapi sürecinde neler yapılabileceğini dair görüşme sağlayabilirsiniz.

    Zihinsel esneklik bireylere olumsuz durumlarla daha etkili baş etmelerine olanak sağlar. Bu nedenle kişiler olumsuz duygu ve düşüncelerin etkisinden daha hızlı çıkarak, kendilerini kısır döngüye sokacak davranışları engellemişler olurlar. Bu nedenlerle zihinsel esnekliğin hayatımızdaki rolü oldukça önemlidir.

    Unutmamak gerekir ki zihinsel esneklik zaman içerisinde oluşan sürekli değişen ve gelişen bir yapıdadır. Bireyler zaman içerisinde zihinsel esnekliği kendi başlarına sağlayabilirken kimi durumlarda sağlamakta güçlük çekebilirler. Sizde zihinsel esneklik sağlamakta güçlük çekiyorsanız, zihinsel esnekliğinizi arttırmak için bize ulaşabilirsiniz.

    Zihinsel-Esneklik

    Kaynakçalar

    Canas J.J., Fajardo I., Salmeron L. (2006). Cognitive flexibility. International Encyclopedia of Ergonomics and Human Factors

    Dennis, J. P., & Vander Wal, J. S. (2010). The Cognitive Flexibility Inventory: Instrument development and estimates of reliability and validity.

    Antalya Zihinsel Esneklik Sıkça Sorulan Sorular

    Zihinsel esnekliğin önemi nedir?

    Zihinsel esneklik sağlayabilmek, stres yönetimi, problem çözme, duygu regülasyonu ve yaşam memnuniyeti açısından önemlidir.

    Zihinsel esneklik, kişilerin stresi ortaya çıkaracak durumlarla karşılaştıklarında etkili başa etme mekanizmalarını kullanmalarını sağlayarak stres yönetimi daha kolay ve işlevsel hale getirir.

     

    Zihinsel esneklik sağlayabilmek, duyguları düzenlemeye ve olumsuz duygularla etkili başa çıkma teknikleri geliştirmeye yardımcı olur.

    Zihinsel esneklik testi, kişilerin hayatta yaşanan olumsuz durumlar ve deneyimlerle nasıl başa çıktığını değerlendiren bir araçtır. Bize ulaşarak, zihinsel esneklik testini ücretsiz olarak yaptırabilir, uzmanımız ile test sonuçlarını değerlendirebilirsiniz.

  • Nasıl Aşık Oluyoruz? Sternberg Aşk Kuramı

    Nasıl Aşık Oluyoruz? Sternberg Aşk Kuramı

    Geçmişten günümüze aşk, sevmek ve sevilmek üzerine birçok araştırma yapılmış, teoriler geliştirilmiştir. Bu yazıda Robert Sternberg’in Aşk Üçgeni teorisini inceleyeceğiz.

    Nasıl Aşık Oluyoruz? Sternberg Aşk Kuramı

    Yaptığı çalışmalara göre aşk temel olarak üç bileşenle oluşur. Bu bileşenler yakınlık, tutku ve bağlılıktır. Bu üç unsur bir arada bulunduğunda “bütünleşmiş aşk” yaşanır. Sternberg bu üç bileşeni yaptığı çalışmalarla farklı olarak bütünleştirerek ilişki dinamikleri üzerinden analiz etmiştir.

    Yüksek Bağlılık, Düşük Tutku – Yakınlık

    İlişki dinamiğinde birbirlerine karşı olan bağlılık yüksektir ancak tutku ve partnerler arasında kurulan yakınlık sınırlıdır. Bu ilişkiler daha çok işbirliği yapabilmeye ve karşılıklı hissedilen güvene dayalıdır.

    Düşük Bağlılık, Yüksek Tutku – Yakınlık

    İlişki dinamiğinde hissedilen tutku ve kurulan yakınlık olması gereken düzeyde olsada kurulması gereken bağlılık zayıftır. Bu ilişki dinamiklerinin ilerleyen süreçlerinde bağlılığa yönelik problemler yaşanabilir.

    Nasıl-Aşık-Oluyoruz-Sternberg-Aşk-Kuramı

    Yüksek Yakınlık, Düşük Tutku – Bağlılık

    İlişki dinamiğinde partnerler birbirleriyle yüksek düzeyde yakınlık kurarlar. İletişimleri, paylaşımları sağlıklıdır. Birbirleriyle vakit geçirmekten keyif alırlar. Ancak birbirlerine karşı tutkuları ve bağlılıkları azdır. Bu kişiler birbirleriyle çok iyi iki arkadaş olabilseler de uzun vadede romantik ilişkilerde olması gereken tutku ve bağlılığa yönelik problem yaşama eğilimde olurlar.

    Düşük Yakınlık, Yüksek Tutku – Bağlılık

    Tutku ve bağlılık olmasına rağmen, ilişki dinamiklerinde kurulması gereken yakınlık yeterince kurulamamıştır. Uzun vadede yakınlığın kurulamamasından kaynaklı ilişki problemleri yaşanabilir.

    Yüksek Tutku, Düşük Bağlılık – Yakınlık

    Partnerler arasında tutku ve birbirlerine karşı çekim vardır. Aralarındaki fiziksel çekim ve heyecan benzeri duygular oldukça yüksektir. Ancak olması gereken yakınlık ve bağlılık eksiktir. Kısa vadeli oldukça besleyici bir dinamik olsa da uzun vadede partnerler için bu ilişki yetersiz kalır ve kurulamamış bağlılık – yakınlığa yönelik problemler başlar.

    Düşük Tutku,  Yüksek Bağlılık – Yakınlık

    Partnerlerin birbirine karşı hissettikleri duygu ve çekim kısıtlıdır. Ancak kurulması gereken yakınlık ve bağlılık mevcuttur. İlişki içerisinde rahat, huzurlu olma ve bir takım karşılıklı alışkanlıklar, rutinler mevcuttur. Bu ilişki dinamikleri uzun vadede devam edebilir ancak partnerler çekime yönelik problemler yaşama eğiliminde olurlar.

    Düşük Bağlılık, Tutku ve Yakınlık

    Bu ilişki dinamiklerinde olması gereken üç bileşende eksiktir veya kısıtlıdır. Dinamik genellikle bir belirsizlik içerisinde ilerler ve uzun vadede partnerlerde yıkıcı etkilere yol açabilir.

    Yüksek Tutku, Bağlılık ve Yakınlık

    İlişki dinamiğinde olması gereken üç bileşende mevcuttur. İdealize edilen ilişki dinamiği türüdür. Unutulmaması gereken, ilişkide bazı bileşenler eksik veya olması gereken düzeyden daha az olabilir ancak bu arttırılamayacağı anlamına gelmez. İlişkinizde bu üç bileşenden birinin eksik olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçerek, ücretsiz ön görüşme yapabilir ve nasıl bir yol izlenebileceğini uzmanımızla değerlendirebilirsiniz.

    İlişki Dinamikleri

    Sternberg’in Aşk Kuramı, ilişki dinamiklerinin karmaşık doğasını ve aşkın bir ilişki dinamiğinde nasıl var olabileceğini açıklaması bakımından oldukça yararlıdır. Ancak sadece bu kavramlar ile ilişkiyi değerlendirmek yanlış olur. Partnerlerin kurdukları özdeşim, partnerlerin uyum içersinde olduğu ve olamadığı durumlar, kişinin yetiştiği coğrafya ve partnerlerin yaşam deneyimleride aşkı nasıl idealize ettikleri ve sürdükleri üzerinde etkendir.

    İlişkilerin zaman içerisinde değişip, dönüştüğünü unutmamak gerekir. Burada açıklanan ilişki dinamiklerinden hiçbiri bir diğerinden iyi veya kötü değildir. Önemli olan bu dinamiklerde partnerlerin kendi yaşadıkları eksiklikleri ve kısıtlılıkları bulup onları değiştirmeye karşı çabalamalarıdır. İlişkinizde bir takım değişimlere giderek bir uzmandan destek alabilir aynı zamanda çift terapisi yazımızı inceleyebilirsiniz.

    Bileşenleri Güçlendirmek Adına İpuçları

    Yakınlığı Arttırmak İçin

    • Yakınlığın ilk adımı yapılan paylaşımlardır. Bu nedenle kaliteli vakit geçirmek oldukça önemlidir
    • Gerçekte hissedilen duygu ve düşünceleri açabilmek partnerler arasındaki yakınlığı arttırır
    • Olumsuz yaşam deneyimleriyle mücadele ederken partnerden destek almak
    • Ortak ilgi alanları ve birlikte yapılan rutinler oluşturma
    • Fiziksel temas yakınlığın bir diğer önemli bileşenleri arasında yer alır. Partnerlerin birbirleriyle fiziksel temasta bulunması hem yakınlık oluşturur hem de var olan yakınlığı korur

    Bağlılığı Arttırmak İçin

    • İlişkinizin eşsiz olduğunu ve partnerin hayatınızda en çok özdeşim kuracağınız insan olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle ilişkinize duygusal yatırımlar yapmanız gerekir. Geleceğe yönelik planlar yapmak, ortak kararlar almak, birlikte vakit geçirmek ve duygusal olarak partnerin yanında olmak bağlılığı arttırır
    • Güven duygusunu zedeleyebilecek durumlardan uzak durmak
    • Olumsuz yaşam deneyimlerinde partnerle paylaşmak, gerektiği durumlarda yardım istek ve çözümü partnerle aramak kurulan bağlılığı ve özdeşimi korur
    • Temas halinde kalmak, belirli rutinler oluşturmak ve sadece partnerle yapılan etkinliklerin varlığı hem bağlılığı oluştururken hem de uzun vadede korur

    Tutkuyu Arttırmak İçin

    • İlişkide var olan rutinlerin dışına çıkmak, yeni şeyler deneyimlemek, haz – heyecan gibi duyguları oluşturacak aktivitelere yönelmek partnerler arası duyguyu arttırır
    • Fiziksel teması korumak tutkunun sürekliliği için önemlidir
    • Duygusal yatırımlar yapmak, sevgi dilini kullanmak ve romantiklik tutkuyu besleyen diğer etkenler arasında yer alır
    Nasıl-Aşık-Oluyoruz-Sternberg-Aşk-Kuramı

    Antalya Nasıl Aşık Oluyoruz? Sıkça Sorulan Sorular

    Bütünleşmiş aşk nedir ve nasıl tanımlanır?

    Bu kuram bütünleşmiş aşkı, yakınlık, tutku ve bağlılığın bir araya geldiği sağlıklı aşk olarak tanımlar.

    Bu kurama göre sağlıklı bir ilişki için yakınlık, tutku ve bağlılığın ilişkide bulunması gerekir.

    Bu kuram sayesinde, ilişkide hangi bileşenlerin eksik olduğu belirlenerek, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarına ve ilişkideki sağlıksız durumları ortadan kaldırmalarına yardımcı olabilir.

    Evet, Sternberg’in Aşk Üçgeni Kuramı ilişki sorunlarını anlamada ve çözmede faydalıdır. Bir ilişkide sorun yaşandığında, bu üç bileşenden hangisinin eksik olduğunu analiz etmek, sorunun kaynağını anlamaya ve çözümlemeye yardımcı olabilir.

    Yapılan araştırmalar, özellikle tutkulu aşkın zamanla azalma eğiliminde olduğunu gösterirken, bağlılık ve duygusal yakınlık gelişirse uzun süreli ve derin bir aşkın mümkün olabileceğini vurgulamaktadır.

  • Romantik İlişkilerde Sağlıklı Tartışmak Mümkün Mü? Sağlıklı Tartışmak İçin 5 İpucu

    Romantik İlişkilerde Sağlıklı Tartışmak Mümkün Mü? Sağlıklı Tartışmak İçin 5 İpucu

    Romantik İlişkilerde Sağlıklı Tartışmak Mümkün Mü?

    Her ilişki dinamiğinde zaman zaman çatışmalar meydana gelir, tartışmalar yaşanır. Partnerlerin her zaman aynı fikirde olması veya birbirleriyle tamamen uyumlu olmaları mümkün değildir. Önemli olan çatışmaları yıkıcı boyutta değil, sağlıklı boyutta tutabilmektir. Çatışmaları sağlıklı boyutta yönetebilen çiftler daha yüksek oranda özdeşim kurabilir, birbirlerini daha iyi tanıyabilir ve birbirlerini anlama konusunda daha iyi bir hale gelirler.

    Tartışamalar esnasında unutulmaması gereken ilk şey herkesin birbirinden farklı ve eşsiz olduğudur. Hayat içerisinde tetiklenebileceğimiz birçok durumla karşılarız ve herkesin bu tetikleyiciler karşısında hissedeceği duygular, düşünceler ve bu bağlamda sergileyeciği davranışlar birbirinden farklı olacaktır. Bu nedenle göz önünde bulundurulması gereken ilk şey yaşanan durumlara partnerin bakış açısından bakabilmek ve değerlendirebilmek olacaktır. Sizde çatışamalar esnasında partnerinizi anlamakta güçlük çekiyorsanız veya partneriniz tarafından anlaşılmadığınızı hissediyorsanız bize ulaşabilirsiniz. 

    Romantik-İlişkilerde-Sağlıklı-Tartışmak- Mümkün-Mü-Sağlıklı-Tartışmak-İçin-5-İpucu

    Tartışmaları Sağlıklı Yönetebilmek İçin 5 İpucu

    1. Duyguları İfade Edebilme ve Partnerin Duygularına Eşlik Edebilme

    Çatışmaları sağlıklı bir şekilde yönetebilmenin ilk anahtarı partnere duyguları açabilmekten geçer. Sağlıksız çoğu çatışmanın altında ifade edilmeyen, bastırılmış duygular yatar. Duyguları ifade edememenin altında bir çok sebep yatıyor olabilir. Bunlar:

    • Yaşanılan problemden bahsederken tamamen durum endeksli konuşmaya meyilli olma, duygu ve düşüncelere odaklanamama
    • Duyguları tanımlayamama, ne hissettiğini çözümleyememe
    • Duygularını paylaşsa bile anlaşılmayacağını, yok sayılacağını düşünme.

    Duygular paylaşılmadan partnerler ne kendilerini karşı tarafa anlatabilirler nede karşı taraf partnerlerini tam anlamıyla anlayabilirler. Bu da yaşanılan problemin anlaşılamamasına, partnerlerin kurması gereken özdeşimi kuramamalarına ve problemlerin kısır döngü halinde devam etmesine yol açabilir.

    2. Açık Uçlu Sorular Sormak 

    Tartışamalar esnasında, partneri belirli cevaplar vermeye yönlendirebilecek veya partneri savunmaya geçirecek sorular sormak yerine açık uçlu sorularak sorarak partnerin o durum karşısında hissettiği duyguları ve düşüncelerini öğrenmek ve akabinde sizin o durum karşısında hissettiğiniz duygu ve düşünceleri partnere açıklamak çatışmanın yıkıcı etkisini azaltan yöntemler arasında yer almaktadır. Bu sayede hem kendi duygu ve düşüncelerinizi bastırmadan paylaşmış olursunuz hem de partnerin o durum karşısında neler hissettiğini daha iyi anlayabilirsiniz.

    Örneğin “Sen neden bana bugün mesafeli davranıyorsun?” demek yerine “Bugün bana karşı davranışlarının mesafeli olduğunu düşünüyorum ve bu endişelendiriyor. Bilmediğim bir şey mi yaşandı?” demek hem kendi duygu – düşüncelerinizi paylaşma olanağı sağlarken hem de partnerin sizi anlamasına olanak tanır.

    3. Yıkıcı Konuşmama, Savunmaya Geçmeme ve Partnerin Duygu –  Düşüncelerine Eşlik Edebilme

    Tartışmaların doğası gereği olumsuz yaşam deneyimlerinden bahsedilir. Bu da kimi zaman kişilerde özelliklede yanlış anlaşıldıklarını düşündükleri durumlarda kendilerini savunmaları gerektiği düşüncesini doğurabilir ve haksızlığa uğradıklarını hissedebilirler. Ancak unutulmamalıdır ki her birey durumları kendi bakış açısı ve kendi deneyimlerine göre şekillendirir. O nedenle sizin için olumsuz olmayan bir durum partner için olabilir. Bu gibi durumlarda dikkat edilmesi gereken ana etkenler:

    • Tartışmalar esnasında partnerler olumsuz durumlardan bahsederken sözlerini kesmemek
    • Söylediklerini yok saymamak, görmezden gelmemek (öyle bir şey yok, sen yanlış anlıyorsun, sende çok alıngansın, bunda üzülecek bir şey yok). Bunun yerine partnerin duygu ve düşüncelerine eşlik etmeye çalışmak
    • Konuyu kapatmaya çalışmamak, partnerin söyleyeceklerini bitirmesini beklemek
    4. Partnerin Söylediklerini Özetlemek

    Partnerin konuşma esnasında söylediği şeyleri özetlemek karşı tarafa dinlendiği ve anlaşıldığı sinyalini gönderir. Aynı zamanda size karşı yıkıcı bir söylemde bulunduysa bunun farkına varmasını ve telafi etmesine olanak sağlar. Bir diğer noktada sizin yanlış anladığınız bir durum varsa bunu düzeltir. Bu sayede çatışmaların şiddetini tırmanmadan daha sağlıklı bir boyutta ilerler.

    5. Yaşanılan Problemleri Çözümlemek

    Çözüm ararken senin dediğin veya benim dediğim tutumu yerine ortak paydada buluşmaya çalışmak oldukça önemlidir. Ortak paydayı partnere sorular sorarak, neye ihtiyacı olduğunu kendisinden tanımlamasını isteyerek ve yapılabilecek davranış değişimlerinden partnere bahsederek sağlamak mümkündür. Örneğin:

    • Bunun seni rahatsız ettiğini anlıyorum. Peki şu an neye ihtiyacın var? Benden beklentin nedir?
    • Bu bahsettiğin beklentileri karşılayabileceğimi düşünmüyorum çünkü şu açılardan bana uymuyor. Peki ortak paydada buluşmak için neler yapabiliriz?
    • Bahsettiğin beklentiler arasında şunları gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum. Bu bahsettiklerin konusunda daha dikkatli olacağım.
    • Bundan sonrasında bu talebini karşılamaya özen göstereceğim ancak bu gibi durumlarda bende senden şunu bekliyorum. Bunu yapabilir misin?
    antalya-psikolog

    Sonuç olarak, her ilişki dinamiği doğaları gereği içinde tartışmalar barındırır. Önemli olan tartışmalardan anlaşıldığını hissederek çıkabilmek ve aynı problemlerle tekrar karşılaşmamaktır. Bunu yapabilmenin anahtarı ise tartışmalar esnasında nasıl bir iletişim kurduğumuzdan geçer. Tartışmaları sağlıklı şekilde yönetebilmek ve yara almadan çıkabilmek mümkündür. Sizde çatışmaları sağlıklı bir şekilde yönetebilmek için bizimle ön görüşme planlayabilir terapi sürecinde yaşadığınız problemleri ortadan kaldırmaya yönelik neler yapılabileceği uzman eşliğinde planlayabilirsiniz.

    Antalya Romantik İlişkilerde Sağlıklı Tartışmak Mümkün Mü? Sıkça Sorulan Sorular

    İlişkideki tartışmalar her zaman yıkıcı mıdır?Bütünleşmiş aşk nedir ve nasıl tanımlanır?

    Hayır, ilişkide tartışmalar her zaman yıkıcı değildir. Sağlıklı bir şekilde yönetilen tartışmalar, çiftlerin sorunları çözmelerine ve birbirlerini daha iyi tanımalarına olanak sağlar.

    Aktif dinleme, ben dilini kullanma ve suçlayıcı ifadelerde bulunmama, sen diline geçmeme, gerçekte hissedilen duygu ve düşünceleri paylaşma tartışmalar sırasında kullanılan iletişim becerileri arasındadır.

    Tartışmalardan tamamen kaçınmak ve yok saymak sorunların birikmesine ve çözülemez bir hale gelmesine yol açabilir. 

    Eğer tartışmalar sürekli hale geldiyse, çözülememiş, kısır döngüde devam eden benzer sorunlar varsa ve çiftler kendi başlarına çözüm bulamıyorsa profesyonel destek almak faydalı olabilir.

  • Maladaptive Daydreaming – Uyumsuz Hayal Kurma Nedir?

    Maladaptive Daydreaming – Uyumsuz Hayal Kurma Nedir?

    Maladaptive Daydreaming Nedir?

    Maladaptive daydreaming türkçe adıyla uyumsuz hayal kurma kişilerin gerçeklikten kaçmak adına artmış hayal kurması ve zamanının büyük çoğunluğunu hayal kurma ile geçirmesidir. Bu durum kişilerin gündelik hayatlarında işlevsel baltalanmalara ve sosyal olarak kendilerini izole etmelerine yol açabilir. Çoğunlukla çocukluk döneminde başlama eğilimindeyken, yetişkinlik döneminde de başlayabilmektedir. Özellikle kişilerin travmatik deneyimler yaşaması, depresif belirtilerin varlığı, yoğun stres ve kaygı ile mücadele etmesi, olumsuz yaşam deneyimlerinin varlığı en önemli tetikleyiciler arasında yer alır.

    Kişiler hayal kurarken kendileri çok daha güvende hissederler ve hayal kurma dış dünyadan koruyan güvenli bir yer haline gelebilir. Ancak önlem alınmadığında kişilerin gerçeklikten – hayattan kopmaları, dış dünyadan uzaklaşmaları, sorumluluk alamamaları, günlük rutinlerini aksatmaları ve ilişki dinamiklerinde bozulmalar yaşamaları gibi ciddi risk faktörleri oluşabilir.

    Uyumsuz Hayal Kurma Belirtileri Nelerdir? 

    • Kurulan hayaller belirli bir kurguda ve artmış detaylandırma ile karakterizedir
    • Hayal kurmaya yönelik artmış bir istek vardır, kişiler çoğunlukla hayal kurmayı kendiliğinden başlatırlar
    • Hayali yaşantılama mevcuttur (konuşma, jest – mimikleri kullanma, hareket etme)
    • Karşılaşılan günlük uyaranlarla hayal kurmaya başlama görülebilir (müzik dinlerken, bir film – dizi sahnesi izlerken vb)
    • Hayal kurmayı durdurmada zorlanma – günlük işlere ve sorumluluklara geri dönememe, aksatma
    • Günün her saatinde hayal kurmaya yönelik artmış davranışlar sergileme
    • Geceleri uyuyamama ve hayal kurmaya devam etme, uyku hijyenini sağlayamama
    • Gerçeklikten ve dış dünyadan kopma görünür
    • Kişiler hayallerini gerçekte yaşıyormuş gibi hissedebilirler
    • Odaklanma problemi yaşanabilir. İş ve okul hayatında baltalanmalar yaşanabilir
    Maladaptive Daydreaming Nedir uyumsuz hayal kurma nedir

    Hayal Kurma İle Uyumsuz Hayal Kurma Arasındaki Ayırıcı Faktörler Nelerdir? 

    1. Hayal Kurmanın Yoğunluğu

    Uyumsuz hayal kurmada, artmış bir yoğunluk vardır. Genellikle çeşitli kurgular ve ayrıntılı örüntüler eşliğinde devam eder. Kişiler hayalini yaşadıklarını düşünebilirler, konuşabilirler, eylemler sergileyebilirler. Hayalin adeta bir filmdeki gibi senaryosu, aktörleri vardır.

    2. Hayal Kurmanın Süresi

    Uyumsuz hayal kurmada, herhangi bir süre sınırı yoktur. Kurulan hayaller dakikalarca, saatlerce sürebilir. Kişiler aynı hayali günlerce tekrar tekrar kurabilir, geliştirebilir.

    3. Hayal Kurmaya Yönelik Artmış Arzu

    Kişilerde durduramadıkları ve kendilerine engel olamadıkları hayal kurmaya yönelik artmış bir arzu, istek gözlemlenir. Kişiler günün sonunda kendilerini saatlerce hayal kurmuş şekilde bulabilirler.

    4. Sosyal Olarak Kendini İzole Etme

    Kişiler sosyal çevrelerinden, çevresinde yaşanan gelişmelerden haberdar olmadan veya dikkatlerini veremeden yaşayabilirler. Sosyal çevrelerinden ve dış dünyadan kendilerini izole ederek kendi iç dünyalarına, hayallerine yönelme eğiliminde olurlar.

    Maladaptive Daydreaming – Uyumsuz Hayal Kurma İçin Terapi Süreci

    Uyumsuz hayal kurmanın terapi sürecinde kişiye özel bir plan oluşturarak psikolojik destek sağlanılır. Uyumsuz hayal kurmanın durum, düşünce, duygu ve davranış boyutundaki uyaranları ile çalışılır. Uyumsuz hayallerin ortaya çıkmasında nelerin etkili olduğu, kişilerin artmış hayal kurmalarının kökenleri ve uyumsuz hayal kurma davranışının nasıl yönetilebileceği üzerine çalışılır. Sizde uyumsuz hayal kurma ile mücadele ediyorsanız, bize ulaşarak ücretsiz ön görüşme planlayabilir, terapi sürecinizde neler yapılabileceğini uzmanımız ile değerlendirebilirsiniz.

    Antalya Maladaptive Daydreaming Sıkça Sorulan Sorular

    Maladaptive daydreaming nasıl teşhis edilir?

    Maladaptive daydreaming ile ilgili tıbbi tanı kategorisi yoktur. Ancak, uzmanlar tarafından geliştirilen MDS-16 ölçeği ile kişilerin bu durumu yaşayıp yaşamadığı bulunabilir.

    Evet, maladaptive daydreaming çocuklarda da görülebilir. 

    Maladaptive daydreaming bazı araştırma çalışmalarında, depresyon, anksiyete ve obsesif kompulsif bozukluk ile ilişkilendirilmiştir.

  • Psikolojik – Mental Yorgunluk Nedir? Mental Yorgunlukla Baş Etmek İçin 6 İpucu

    Psikolojik – Mental Yorgunluk Nedir? Mental Yorgunlukla Baş Etmek İçin 6 İpucu

    Psikolojik – Mental Yorgunluk Nedir?

    • Kendimi sürekli yorgun hissediyorum
    • Çok uyusam bile uykum asla yetmiyor
    • İşlerimi yapacak enerjiyi asla bulamıyorum
    • Sanki bütün gün yatsam bile yorgunluğum hiç geçmeyecek gibi Çoğu zaman kendinizi bu cümleleri söylerken buluyorsanız psikolojik yorgunlukla mücadele etmeye çalışıyor olabilirsiniz.
    psikolojik-mental-yorgunluk-nedir

    Psikolojik Yorgunluk Nedir?

    Kişinin kendisini artmış şekilde yorgun, bitkin hissetmesi bir şeyleri yapmak için enerji bulamaması ve dinlenmiş olsa da bu durumların devam etmesi psikolojik yorgunluk ile karakterizedir. Psikolojik yorgunluğun ortaya çıkmasında birçok durum etkili olabilmektir. Yapılan araştırmalara göre bunlar:

    • Kişinin son zamanlarda artmış olumsuz yaşam deneyimi ile baş etmek zorunda kalması
    • İlişki dinamiklerinde artmış şekilde olumsuz deneyimlerin yaşanması
    • Kişinin uyku hijyenini sağlayamaması (geceleri yeterince uyuyamama, ışıkta veya seste uyuma, artmış uyuma)
    • Artmış stres – kaygı seviyesine sahip olmak
    • Stresi ve kaygıyı yönetmekte güçlük çekmek
    • Olumsuz duyguları ve düşünceleri yönetmekte güçlük çekmek
    • Zihnin odak noktasının şu an yerine geçmiş ve gelecekte olması yer alır.

    Özellikle artmış şekilde stres ve kaygıya maruz kalmak psikolojik yorgunluğun en riskli tetikleyicileri arasında yer alır. Stres ve kaygıyı ortaya çıkaran etkenler çözümlenmediği durumlarda psikolojik yorgunluk kronik bir hale dönüşebilir. Sizde stres veya kaygıyı yönetmekte güçlük çekiyorsanız bize ulaşabilirsiniz.

    Psikolojik Yorgunluğun Belirtileri Nelerdir?

    • Artmış uyuma isteği ve uykuyu alamama
    • Artmış enerji düşüklüğü ve bir şey yapmak istememe
    • Uyku hijyenini sağlayamama
    • Artmış huzursuzluk ve mutsuzluk hali
    • Sosyal olarak kendini izole etme
    • Günlük rutinde aksayışların olması
    • Sorumlulukları yerine getirememe
    • Vücut ağrıları
    • Artmış unutkanlık
    • Zihinde doluluk hissi
    • Tükenmişlik hissi
    • Baş etme becerilerinde baltalanma
    antalya-psikolog

    Psikolojik Yorgunlukta Tedavi Süreci

    Yeterince dinlenmenize rağmen yorgunluk ve bitkinlik hissi geçmiyorsa, bir uzmana danışmak faydalı olacaktır. Terapi sürecinde psikolojik yorgunluğa yol açan ve sürdüren etkenler belirlenerek bu durumları ortadan kaldırmak hedeflenir. Başa çıkma becerileri geliştirilir. Sizde psikolojik yorgunluk ile mücadele ediyorsanız bize ulaşarak ön görüşme ile size özgü hazırlanmış terapi planını terapist ile birlikte oluşturabilirsiniz.

    Psikolojik Yorgunlukla Baş Etmek İçin 6 İpucu

    Kişisel Bakım Rutini Oluşturmak

    Yapılan araştırmalara göre, ihtiyacınız olan ve size zevk veren uygulamaları bakım rutininize dahil etmek psikolojik yorgunluğu azaltan uygulamalar arasında yer almaktadır.

    Egzersiz Yapmak

    Düzenli egzersiz yapmak yorgunluğu yönetmenin önemli adımlarından biridir. Enerjinizi arttırır ve yaşanılan uyku sorunlarının önüne geçmede etkilidir.

    Beslenme Düzeni Oluşturmak

    Sağlıklı yiyeceklerin tüketilmesi vücudu dengelemeye yardımcı olur. Enerji ve vücut dayanıklılığı arttırır. Bu sayede yorgunluk ile başa çıkmak kolaylaşır.

    Uyku Hijyeni

    Yapılan araştırmalara göre uyku hijyenini sağlamak psikolojik yorgunluğun azalmasında etkilidir. Uyku hijyenini oluşturmak için bize ulaşabilirsiniz.

    Nefes ve Gevşeme Egzersizleri

    Nefes ve gevşeme egzersizleri uygulamak vücudu rahatladır bu da iyi oluş halini destekler.

    Sorumluluklar ve Yapılması Gereken İşler İçin Rutinler Oluşturma

    Yapılması gereken işlerin yapılmaması kaygı ve stres seviyesini arttırabilir. Rutinler ve hedefler belirleyerek eyleme geçmek psikolojik yorgunluğun önüne geçebilmektedir.

    Psikolojik yorgunluğu deneyimlemek ve mücadele etmek çoğu zaman zorlu bir süreçtir. Kişilerin hem gündelik hayatında hem de sosyal, iş – okul hayatında çeşitli baltalanmalara yol açabilir. Sizde psikolojik yorgunluk ile mücadele etmekte zorlanıyorsanız bize ulaşabilirsiniz.

    Antalya Psikolojik – Mental Yorgunluk Sıkça Sorulan Sorular

    Psikolojik yorgunluk depresyona dönüşebilir mi?

    Yapılan bazı araştırmalarda göre, uzun süren psikolojik – mental yorgunluğun, önlenmediği takdirde depresyona dönüşebildiği bulunmuştur. Bu nedenle belirtiler fark edildiğinde harekete geçmek faydalı olacaktır.

    Psikolojik yorgunluğun ne kadar süreceği, kişilerin deneyimlediklerine ve uyguladıkları çözümlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

    Psikolojik yorgunluk, kişilerin yoğun olarak deneyimledikleri durumlar ardından meydana gelir. Stres, vücudun dış uyaranlara karşı ortaya çıkardığı bir tepkimedir. 

  • Duygusal Dayanıklılık Nedir? Arttırmak İçin Etkili 3 Yöntem

    Duygusal Dayanıklılık Nedir? Arttırmak İçin Etkili 3 Yöntem

    Duygusal Dayanıklılık Nedir?

    Duygusal dayanıklılık, olumsuz yaşam deneyimleri meydana geldiğinde kişilerin deneyimlediği olumsuz duyguları sağlıklı bir şekilde yönetmeleridir. Bireylerin zihinsel sağlığını koruyarak olumsuz duyguları yönetmesine yardımcı olur.

    Duygusal dayanıklılığı sağlıklı düzeyde olan kişiler olumsuz deneyimlerle baş edebilir, duygularını regüle edebilir ve  sorun sürdürücü davranışlar yerine sorun çözücü davranışlara yönelirler. 

    Duygusal dayanıklılığı sağlıklı düzeyde olmayan kişiler yaşadıkları deneyimlerle baş etmekte güçlük çekerler, duygularını regüle edemez ve uzun vadede kendilerine zarar verebilecek eylemler sergileyebilirler.

    duygusal-dayanıklılık-nedir

    Duygusal Dayanıklılığın Düşük Olduğunu Gösteren Bazı Örnekler

    • Olumsuz duygular deneyimlendiği zaman sorun çözücü davranışlar yerine kişiye zarar verebilecek davranışlar sergilemek
    • Olumsuz yaşam deneyimleri meydana geldiği zaman artmış uyuma veya uyumakta güçlük çekme
    • Sosyal olarak kendini izole etme
    • Artmış yemek yeme veya iştahın kapanması
    • Kişilerle çatışmalar yaşandığı durumlarda yapıcı tutumu sürdürmek yerine olumsuz duygularla tepkisel davranmak
    • Sorumlulukları erteleme, aksatma
    • Artmış gerginlik ve huzursuzluk
    • Fiziksel belirtilerin eşlik etmesi (baş ağrıları, kalp çarpıntısı, mide bulantısı)

    Duygusal Dayanıklılık Kişiler İçin Neden Önemlidir?

    Duygusal dayanıklılık sayesinde kişiler yaşadığı olumsuz duyguları ve olumsuz düşünceleri kendileri için işlevsel şekilde yönetebilirler. Aynı zamanda duygusal dayanıklılığı yüksek olan kişilerin yaşadığı olumsuz deneyimler karşısında baş etme mekanizmalarının daha işlevsel olduğu, daha hızlı harekete geçebildikleri ve hayattan aldıkları doyumun daha yüksek olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalara göre, duygusal dayanaklılığı yüksek olan kişilerin psikolojik rahatsızlık yaşama riski düşük olanlara göre daha azdır.

    Duygusal Dayanıklılığı Arttırmak İçin 3 Yöntem

    Öz Bakımı Arttırma

    Yapılan araştırmalara göre, kişinin öz bakımına yönelik düzenli rutinler oluşturması duygusal dayanıklılığı arttırmaktadır. Öz bakımınıza yönelik rutinler oluşturmakta zorlanıyorsanız bize ulaşabilirsiniz. 

    Öz Şefkat Pratikleri Yapma

    Kişilerin yaşadığı olumsuz deneyimler karşısında kendilerini artmış suçlama eğilimine veya yetersizlik duygulanımı arttıracak eylemler yerine kendine öz şefkat ile yaklaşabilmesi duygusal dayanıklılığı oldukça arttırmaktadır. Size özgü kişiselleştirilmiş öz şefkat pratiklerini oluşturmak için bize ulaşabilirsiniz. 

    Sosyal Destek Mekanizmalarından Yararlanmak

    Herkes hayatının belli dönemlerinde bazı yaşanılan olumsuz deneyimleri yönetmekte güçlük çekebilir bu gibi durumlarda duygusal dayanıklılığı korumanın bir yolu sosyal destek mekanizmalarından yararlanmaktır. Kişilerin kendilerini destekleyen ve problemler karşısında yardımcı olan insanların varlığı duygusal dayanıklılığı arttırmaktadır. Yaşanılan deneyimleri konuşabilmek aynı zamanda benliği korumayada yardımcı olmaktadır.

    Duygusal dayanıklılığı arttırmak zaman içinde gelişen bir süreçtir. Duygusal dayanıklılığı arttırmak için ve size özgü kişileştirilmiş teknikler için bize ulaşabilirsiniz. 

    Antalya Duygusal Dayanıklılık Sıkça Sorulan Sorular

    Duygusal dayanıklılık doğuştan mı gelir, sonradan mı geliştirilir?

    Yapılan araştırma çalışmalarında, bazı kişilerin genetik ve çocukluk deneyimleri nedeniyle daha dirençli olduğu bulunmuştur, ancak duygusal dayanıklılık yaşam boyunca öğrenilebilir ve geliştirilebilir. 

    Duygusal dayanıklılığı yüksek olan kişiler, ilişkide yaşanan sorunları daha sağlıklı ele alabilir, çatışmaları daha yapıcı şekilde çözebilirler.

    • Destekleyici bir aile ortamı oluşturmak
    • Problem çözme becerilerini öğrenmesini sağlamak
    • Sorumluluk almayı öğretmek
    • Duygu regülasyonunu öğretmek çocuklarda psikolojik dayanıklılığı geliştirmekte etkili olabilmektedir.
  • Monofobi Nedir? Yalnız Kalma Korkusu Belirtileri ve Tedavisi

    Monofobi Nedir? Yalnız Kalma Korkusu Belirtileri ve Tedavisi

    Monofobi Nedir? Yalnız Kalma Korkusu Belirtileri ve Tedavisi

    Monofobi, yalnız kalma korkusu olarakta ifade edilen fobik bozukluktur. Kişiler yalnız kaldıklarında günlük hayatını etkileyecek şiddette olumsuz duygular deneyimlerler. Monofobi, kişilerde işlevsel baltalanmalara, sosyal – iş ve ilişki dinamiklerine zarar verebilecek düzeye gelebilir.

    Yapılan araştırmalara göre, monofobisi olan kişiler yalnız kaldığı durumlarda en şiddetli olarak kaygı ve korku duygularını deneyimlemektedirler. Sıklıkla yaşadıklarını “yalnız kaldığım zamanlarda sebebini bulamadığım bir korku duygusu yaşıyorum, çok endişeleniyorum, yalnız kaldığımda başıma kötü bir şey geleceğini düşünüyorum” gibi ifadelerle aktarırlar.

    Monofobi Belirtileri Nelerdir?

    • Yalnız kalmaya yönelik artmış kaygı yaşanması ve yalnızlığa yönelik zihinde felaket senaryolarının kurulması
    • Yalnız kalmanın kişide şiddetli bir şekilde olumsuz duygulara yol açması. Özellikle kaygı, korku ve endişe
    • Sosyal çevresinde veya sosyal etkileşimlerde bulunulduğunda kişinin kendini artmış şekilde yalnız hissetmesi veya dışlandığını düşünmesi
    • Yalnız olmaktan kaçınma ve buna yönelik davranışlar sergilemesi
    monofobi nedir Yalnız Kalma Korkusu Belirtileri ve Tedavisi
    • Yalnız olmamak adına kişi için uygun olmayan veya kişiye zarar verebilecek ilişki dinamiklerine yönelme
    • Baş dönmesi – mide bulantısı
    • Kalp atışlarında hızlama
    • Nefes darlığı – göğüste sıkışma

    Monofobi Oluşumda Etkili Olabilecek Faktörler

    • Kişilerin geçmişte – hala anksiyete krizi veya panik atak geçirmeleri monofobi gelişiminde etkili olabilmektedir. Kişiler denetimlerini yitirecekleri ve yardım edecek kimse olmayacak korkusuyla yalnız kalmak istemeyebilirler.
    • Monofobi ile mücedele etmekte olan bir aile üyesinin olması kişide bu fobinin gelişiminde etkili olabilmektedir.
    • Geçmişte travmatik deneyimlerin yaşanması (ististmar, çocukluk döneminde ihmal veya travmatik terk edilme deneyimleri) monofobiye yol açabilir.
    • Sosyal olarak izole bir yaşam sürmek ve sosyal destek mekanizmalarına sahip olmamak
    • İstenilen – arzu edilen ilişki dinamiklerine sahip olamamak
    • Düşük benlik saygısına sahip olmak

    Monofobi İle Başa Çıkma Yöntemleri Nelerdir?

    Psikoterapilerde, monofobinin oluşmasında etkili olan ana tetikleyiciler bulunarak, bu tetikleyiciler ile ortaya çıkan olumsuz duyguların ortaya çıkmasını engellemek hedeflenir. Bilişsel Davranışçı Terapi ile kişiler olumsuz duygu ve düşüncelerini analiz etmesine, yaşanılan belirtileri çözümlemesine ve sorun sürdüren davranışları belirleyerek kişiler için özgünleştirilmiş başa çıkma becerileri geliştirme üzerine çalışılmaktadır. Sizde monofobi ile başa çıkmakta güçlük çekiyorsanız, ücretsiz ön görüşme ve tedavi planı için bize ulaşabilirsiniz.

    antalya-psikolog

    Monofobinin Önüne Geçmek İçin Uygulanabilecek Teknikler

    Benlik Oluşumunu Güçlendirecek Rutinler Oluşturmak

    Kişide olumlu duyguları destekleyen, iyi oluş halini koruyan ve benlik oluşumunu güçlendirecek yeni kazanımların hayatına dahil edilmesi monofobinin önüne geçilmesinde yardımcı olmaktadır.

    Sosyal Destek Mekanizmaları Oluşturmak

    Her insanın hayatında dönem dönem duygusal destek ihtiyacı hissetmesi oldukça normaldir. Duygusal desteğe ihtiyacı oluştuğunda ve bu ihtiyaç karşılanamadığında ise kişilerin olumsuz duyguları yönetmesi oldukça zorlaşabilir. Bu nedenle sosyal destek mekanizmalarını inşa etmek yalnız kalma korkusunun önlenmesinde önemli adımlar biridir.

    Monofobiyi Sürdüren Düşünceleri Tespit Edebilmek 

    Yapılan araştırmalara göre, monofobiyi sürdüren düşünceleri analiz ederek, düşünceleri gerçekçi olanlarla değiştirebilmek hissedilen olumsuz duyguların şiddetini azaltmaktadır. Düşüncelerinizi değiştirmekte zorlanıyorsanız, terapide bu kazanımı nasıl sağladığımızı ön görüşme ile öğrenebilirsiniz.

    Gevşeme ve Nefes Egzersizleri

    Kaygı, korku ve endişenin şiddeti yoğunlaştığında, nefes egzersizleri ve kas gevşetme teknikleri duyguları regüle etmeye yardımcı olmaktadır.

    Destek Almak

    Monofobi ile tek başınıza mücadele etmekte zorlanıyorsanız, unutmamalısınız ki bu durumla tek başınıza mücadele etmek zorunda değilsiniz. Terapi desteği ile bir uzman eşliğinde bu sorunun üstesinden gelebilirsiniz.

    Antalya Monofobi Sıkça Sorulan Sorular

    Monofobi kimlerde daha sık görülür?

    Monofobi her kişide görülebilsede, yapılan araştırmalara göre özellikle terk edilme kaygısı yaşamış bireylerde, kaygı bozukluğu geçmişi olan kişilerde daha yaygın olarak görülebileceği bulunmuştur.

    Araştırmalara göre monofobi, genellikle anksiyete bozuklukları, sosyal fobi ve panik bozukluk ile birlikte görülebilmektedir.

    Kişiler, yalnız kalmamak için sürekli sosyalleşmeye çalışabilir, kendileriyle uyumlu olmayan insanlarla ilişki dinamikleri başlatabilir ve yalnız kaldıklarında yoğun stres veya kaygı deneyimleyebilirler.

  • Terapide İlk Seansta Neler Konuşulur? Psikolog Ne Sorar?

    Terapide İlk Seansta Neler Konuşulur? Psikolog Ne Sorar?

    Antalya Terapide İlk Seansta Neler Konuşulur?

    Genellikle çoğu danışanın, ilk seansta kafasında birçok soru yer alır. En çok merak edilen sorular, terapinin nasıl ilerleyeceği, neler konuşulacağı ve iyileşme olup olmayacağıdır. Terapi ekolleri ve terapistlerin uygulamayı tercih ettikleri farklı teknik ve yöntemler olsa da genellikle ilk seanslar belirli bir yapıda geçer. Genel olarak, ilk seansın amacı danışanı tanımak, geçmiş deneyimlerini öğrenmek, terapiden beklentilerini analiz etmektir.

    Tanışma & Bilgi Verme

    Uzman, danışanın kendisini tanıması ve terapötik ilişkinin kurulabilmesi amacıyla kendisi hakkında detaylı bilgi verir. Yetkinliklerinden, aldığı eğitimlerden ve süpervizyon sürecinden bahseder.

    Daha sonrasında danışanı tanımaya yönelik çeşitli sorular sorar. Terapinin temel amaçlarından biri danışanın yaşadığı sorunları psikolojik temeller ışığında analiz edebilmek, danışanı anlayabilmek ve onun beklentileri doğrultusunda iyileşme yolunda birlikte yürüyebilmektir.

    Bu nedenle terapist danışanın yaşadığı sorunlara yönelik detaylı bilgiler almaya çalışır. Burada danışanın günlük hayatına, geçmiş deneyimlerine, duygularına, düşüncelerine ve davranış kalıplarına yönelik kişi için özgünleştirilmiş sorular ile ilerler.

    Klinik Psikolog Merve Ece Kayhan

    Terapi Süreci Hakkında Bilgi Verme

    Uzmanların ilk seansta danışanlarına yönelik uygulayacakları terapi planından bahsetmeleri ilk seansın altın kurallarından biridir. Danışanlar bu sayede birlikte nasıl bir yol izleyecekleri, terapi sürecinin nasıl işe yaracağı ve iyileşme konusundaki var olan soru işaretlerini giderebilmektedirler. Uzmanlar burada hangi ekolle çalıştıklarından, hangi tekniklerinden yararlandıklarından ve bunların iyileşmeye olan katkıları üzerinde dururlar.

    Terapi Beklentilerini Oluşturma

    Tedavi planı, terapiden beklentiler, değişmesi ve ortadan kalkması istenilen durumlar üzerine detaylı değerlendirme yapılır. Önemli olan danışanla etik çerçeveler doğrultusunda güvenilir, kişinin kendisini – duygularını – düşüncelerini açması konusunda sıcak ve işbirlikçi bir seans ortamı oluşturmaktır. Terapiye başlamakla ilgili soru işaretleriniz var ise bizimle ücretsiz ön görüşme yaparak soru işaretlerinizi giderebilir ve yaşadığınız sorunlara yönelik değerlendirme yaparak terapi planı oluşturabilirsiniz.

    terapide-ilk-seansta-neler-konuşulur

    Psikoterapi Çerçevesi

    Danışanın yaşadığı probleme bağlı olarak seans süreleri, nasıl ilerleneceği, görüşme sıklığı üzerine konuşulur.

    Antalya Psikolog Ücretsiz Ön Görüşme

    Uzmanımız ile, terapi sürecine başlamadan önce, ücretsiz ön görüşme planlayarak ihtiyaçlarınızı değerlendirebilir, sorularınızı yanıtlayabilir ve birlikte nasıl bir yol izleyebileceğimizi planlayabilirsiniz.

    Seansı Sonlandırma

    Terapinin son kısmında seans özeti yapılır. Bir sonraki seansta neler yapılacağından, danışanın ihtiyaçlarından ve sormak istediği bir şey olup olmadığından bahsedilir. Bir sonraki seans için uygun gün ve saat seçimi sağlanarak ilk terapi seansı sonlandırılır.

    İlk seans öncesinde veya ilk seansta terapistinize sorabileceğiniz bazı sorular:

    • Eğitim geçmişiniz nedir?
    • Süpervizyon aldınız mı?
    • Çalışma alanlarınız nelerdir?
    • Benim yaşadığım problemle daha önceden çalıştınız mı?
    • Terapi süreci nasıl ilerleyecek? Birlikte neler yapacağız?
    • Hangi psikoterapi yöntemleri ile çalışıyorsunuz?
    • Ne kadar sıklıkla terapiye gelmeliyim?

    Yeni şeylere başlamak çoğu zaman zorlayıcı olabilir. Terapiye başlama kararı almak kimi durumlarda daha da zorlayıcı olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, terapiler sizin güvenli alanınız ve kendinizi, içinizden geçenleri özgürce açabileceğiniz yerlerden biridir. Bu yolculukta birlikte yürümek isterseniz bize ulaşabilirsiniz. 

    Antalya Psikolog Tavsiye Sıkça Sorulan Sorular

    İlk seans ne kadar sürer?

    Standart olarak terapi seansı süresi 50 dakikadır. Ancak bazı terapistler ilk seansı daha uzun tutabilirler.

    Genellikle ilk seans ücretlidir, ancak bazı merkezler ücretsiz ön görüşme yapabilmektedirler. Bize ulaşarak, terapiye başlamadan önce ücretsiz ön görüşme sağlayabilirsiniz.

    Evet, terapistiniz seansların sıklığı ve süresi hakkında seans sonunda size bilgi verebilir.

     

  • Mükemmeliyetçilik Nedir? 2 Temel Türü Nelerdir?

    Mükemmeliyetçilik Nedir? 2 Temel Türü Nelerdir?

    Mükemmeliyetçilik Nedir? 2 Temel Türü Nelerdir?

    Mükemmeliyetçilik, kişinin kusursuzluk ve mükemmellik için çabalama kaygısıyla karakterizedir. Kişiler genellikle kendileri için yüksek standartlar belirler. Bu yüksek standartlar ve kusursuzluk anlayışı kişilerin artmış huzursuzluk ve endişeli hissetmelerine yol açar.

    Genellikle öz değer ve öz saygılarını belirledikleri yüksek standartlara ne kadar ulaşabildiklerine göre şekillendirme eğiliminde olurlar.

    Mükemmeliyetçilik artmış hale geldiğinde ve kişinin işlevselliği, olumlu duyguları sürdürebilmesi veya ruh sağlığı büyük bir ölçüde olumsuz etkilenir.

    mükemmeliyetçilik-nedir-2-temel-türü-nelerdir

    Mükemmeliyetçilik Belirtileri Nelerdir? 

    • Yüksek standartlar belirleme ve belirlenen standartlara nadiren ulaşma
    • Artmış başarısızlık korkusu
    • Yapılacak işe başlamakta güçlük çekme – erteleme davranışları
    • Gerçekleşen başarılardan yeterince tatmin olamama
    • Başkalarının kendileri hakkındaki düşüncelerine artmış önem verme
    • Hata yapmaya yönelik artmış korku
    • Her şeyin kusursuz ve belirli bir düzende ilerlemesini isteme
    • Artmış öz eleştiri
    • Ya hep ya hiç düşünce stiline yatkınlık (yaptıklarım kusursuz olmalıdır, hata yapmamalıyım, bir başarısızlık bile büyük bedeller ödetebilir)
    • Karar vermekte güçlük çekme
    • Başarısızlıklara yönelik artmış odak
    • Artmış yetersizlik duygulanımı

    Mükemmeliyetçi Kişiliğin Oluşumunda Neler Etkilidir? 

    • Aile ve Kişinin Yetiştiği Ortam

    Ailenin ve kişinin yetiştiği ortamın başarıya yönelik bakış açısı ve başarının nasıl idealize edildiği mükemmeliyetçi kişilik oluşumunda etken faktörlerden biridir. Özellikle ailesel onayın başarıya bağlı olduğu aileler mükemmeliyetçi kişilik oluşumu için önemli bir risk faktörüdür.

    • Kişilik Özellikleri

    Kişinin öz değer ve öz sevgisini başardıklarında araması, kendine yönelik artmış eleştirilerde bulunması, hata yapmaya yönelik esnekliğinin olmaması kişiyi mükemmeliyetçi kişilik yapılanmasına yaklaştırabilmektedir.

    • Geçmişte Deneyimlenen Başarı & Başarısızlıklar

    Kişinin geçmişte çoğu deneyiminde başarısız olması veya çok az neredeyse hiç başarısızlık yaşamaması mükemmeliyetçiliğe yönelik yakınlık oluşturabilir.

    • Çevreyle Kıyaslama

    Kişinin kendini çevresindeki diğer insanlarla kıyaslaması ve kendisine bu doğrultuda gerçekleştirilebilir hedefler koymaması mükemmeliyetçiliği tetikleyen durumlar arasında yer almaktadır.

    • Düşük Öz Saygı ve Öz Sevgi

    Kişilerin kendilerine yönelik saygı ve sevgilerini bir tek başardıklarında ve standartlarına ulaştıklarında hissetmeleri bu doyumu yaşayabilmenin tek yolunun mükemmelliğe ulaşmak olduğuna yönelik yanlış bir inanç sistemi geliştirebilirler.

    Mükemmeliyetçiliğin 2 Temel Türü

    Mükemmeliyetçilik günümüzde ikiye ayrılmaktır. Bunlar olumlu ve olumsuz mükemmeliyetçiliktir.

    • Olumsuz mükemmeliyetçilik, kişinin kendisine gerçekleştirilemez yüksek standartlar belirlemeye devam etmesi ve bu standartlara ulaşmak için artmış çabalamasıdır. Kişiler burada öz değerlerini bu standartlara ve başarılarına yönelik belirleme eğiliminde olurlar. Standartlara ulaşılamadığında artmış bir suçlama ve yetersizlik hisleri oluşmaya başlar. Yapılan işte tamamen hatasız ve kusursuz olmaya odaklanır.
    • Olumlu mükemmeliyetçilik, kişiler gerçekçi ve ulaşılması mümkün olan hedefler belirlerler ve standartlarını buna göre şekillendirirler. Benliklerini ve öz değerlerini başarıları üzerinden tanımlamazlar. Başarılı olmak ve mükemmele ulaşmak için çaba sarf ederken dengede kalabilirler. Bir şeyin tamamen kusursuz olamayacağını bilirler, ancak ellerinden gelenin en iyisini yapmak için çaba sarf ederler.

    Mükemmeliyetçi Olmak Hangi İşlevsel Baltalanmalara Yol Açar?

    • Sosyal olarak kendini izole etme
    • Başarısız olmaya yönelik artmış korku
    • Hata yapmamak ve başarısız olma ihtimalinden yeni şeyler denememe
    • Huzursuz ve gergin hissetme
    • Mide sorunları, baş ağrısı, uyku problemleri
    • Artmış erteleme davranışlarında bulunma, sorumlulukları aksatma – yerine getirememe
    • Artmış yetersizlik duyguları
    • Kendini başkaları ile kıyaslama ve düşük öz değer ile mücadele etme
    antalya-psikolog

    Artmış Mükemmeliyetçiliği Yönetebilmek

    Yapılan araştırmalara göre, kişilerin kendilerine gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler belirlemesi, yapılmak istenilenlerin hepsini aynı anda yapmaya çalışmak yerine küçük parçalara ayırarak ve planlayarak çalışması, öz değer gelişimi üzerine çalışması mükemmeliyetçiliği yönetmekte yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda mükemmeliyetçiliği tek başınıza yönetmekte zorluk çekiyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz. Ücretsiz ön görüşme ve tedavi planı için bize ulaşabilirsiniz. 

    Antalya Mükemmeliyetçilik Sıkça Sorulan Sorular

    Mükemmeliyetçilik ile başarı arasındaki fark nedir?

    Başarı odaklı kişiler gerçekçi hedefler koyma eğiliminde iken, mükemmeliyetçi kişiler ulaşılması zor hedefler koyma eğiliminde olurlar.

    Mükemmeliyetçilik çoğu durumda motive edici olabilir, ancak artmış hale geldiğinde, stres, erteleme davranışları ve özgüven eksikliğine yol açabilir.

    Yapılan araştırmalara göre, genetik yatkınlıklar etken olabilmektedir ancak çoğunlukla çevresel faktörler ve kişisel deneyimler mükemmeliyetçiliğin gelişmesinde daha etkili olmaktadır.

    Bilimsel bulgulara göre, sosyal medyada sergilenen hayatlar, bireylerin kendilerini yetersiz hissetmesine ve daha mükemmel olmayı istemelerine yol açabilmektedir.

    Mükemmeliyetçilik kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiliyorsa ve kişi tek başına mücadele etmekte güçlük çekiyorsa bir uzman destek almak faydalı olabilir.